İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in göreve geldikten sonra yaptığı açıklamalara ilk başlarda gülümseyerek yaklaşıyorduk. Belki bundan güç alarak Şahin her açıklamada elini arttırdıkça arttırıyor. Sayın Bakan’ın hedefinde son olarak şairler ve ressamlar var. Terör örgütüne desteklerini Bakan’ın deyişi ile ‘resim yaparak tuvale yansıtarak, şiir yazarak, şiire yansıtarak’ gösteren sanatçılar var. Hitler’in bile mezarında kemiklerini sızlatacak açıklamalar bunlar! Bu sözler üzerine aldı mı beni amansız bir düşünce? Yahu acaba hangi sanatçılar terör örgütüne yardımcı olan ‘ayrık otudur’ diye düşün babam düşün.. Dua edelim Ahmet Kaya aramızdan ayrılalı çok oldu. Bakan’ın bu kafa yapısıyla ilk zindanı boylayacak isimlerden biri olacağı kesindi. Yine Ahmet Kaya’nın politik bir namı vardı, şu aralar böylesine keskin tavır koyan şair ne yazık ki yok. Nâzım Hikmet desem bunca yıl sonra İçişleri Bakanı kitaplarını yeniden yasaklatırsa şaşırmayacağım. Ahmed Arif desem ‘hasretinden prangalar eskittim’ dönemini geçeli çok oldu. Neyse ki Ece Ayhan da hakkın rahmetine kavuşalı çok oldu, yoksa bir gün şubeye çekilip ‘Söyle bakalım Ece efendi maveraünnehir nereye akar’ sorusu sorulabilirdi ki cevap malum! Kürtçe edebiyatı düşünüyorum. Musa Anter vardı öldürüldü. Mehmed Uzun sürgün geçen yıllarında kanser oldu genç yaşta aramızdan ayrıldı. Yılmaz Odabaşı desem press günlerini geride bıraktı, Bursa’da mütevazı bir hayat yaşıyor. Kürtçe şiirlerinde unutulmaz ağıtlar yakan sevgili Bejan Matur desem, Zaman gazetesinde yazıyor. Yahu sakın politik şair bulamayıp Murathan Mungan ya da ‘küçük İskender’i almasınlar.
Ne de olsa aşkın bir devrimi varsa onu da bunca yıldır en iyi onlar örgütlediler.
Bu gidişle “Sen misin Cumhurbaşkanlığı ödül törenine gelmeyen” diyerek Sezai Karakoç’un bile durumundan emin değilim!
Gelelim ressamlara.. Kabul edelim ki Bedri Baykam’ı Ergenekon’a bağlayabilirler, Mehmet Aksoy’un suçu büyük; Kars’taki barış heykeli ucube diye yıktırıldı yetmedi, hapse de atılabilir. Kutlu Ataman da topun ağzında. Sen misin askere elverişli değildir belgeni sanat eseri olarak sergileyen! Yine de beni en çok korkutan Ekstra Mücadele. 1997 yılında kurulan Türk sanatının son yıllardaki en provokatif işlerine imza atan bu oluşum kafadan ‘olağan şüpheli’ saflarında. Yakında ‘Akıllı ol Ekstra Mücadele!’ diye bir demeç patlatılabilir.
İçişleri Bakanı çıtayı sanatçılara, ressamlara, şairlere kadar getirdiğine göre bu kış memlekete NAZİZM gelebilir. Ak Parti böyle demokratik bir Bakan ile ne kadar gurur duysa az!

Halk dalkavuğu milletvekilleri
Milletvekillerine kıyak emeklilik maaşında yapılan yasal düzenlemede tartışmalar devam ediyor. TBMM Başkanı bu yasa değişikliğinin arkasında aslanlar gibi duruyor. Yasaya el altından olur verip medyada aslan kesilenlere de verip veriştiriyor. Cemil Çiçek kısaca diyor ki “Bir mutabakat yani herkesin bilgisi desteği ve katkısı ile bu yasa çıkarılmıştır. Şimdi halk dalkavukluğu yapılıyor; üç gün sonra beş gün sonra bu maaşlara itiraz eden milletvekillerinin hepsinin maaşlarını alacaklarından emin olun”. Haksız mı? Geçmişe baktığımızda bal gibi haklı. TBMM’de CHP başta olmak üzere Cemil Çiçek’in sözlerine karşı söyleyecek sözü olan tek bir milletvekili yok mu? Maalesef yok. CHP kerhen bu yasaya karşıymış gibi yapıyor, o kadar. Ama durun bir dakika, Cemil Çiçek bir yandan doğru tespitlerde bulunurken diğer yandan da yılların verdiği tecrübe ile olayı eğip büküyor. Bunu söyleyen yalnızca ben değilim. Geçen gece konuyla ilgili canlı yayında konuştuğum sosyal güvenlik uzmanı Ali Tezel çok önemli bir konunun altını çiziyordu. Ali Tezel 2008 yılında yapılan Sosyal Güvenlik reformunun bypass edildiğini iddia ediyor. Yani mesele sadece milletvekillerinin ne kadar maaş alma meselesi değil. Bunun çok daha ötesinde farklı bir anlamı var. Zira bu yasal düzenlemeye göre 1 Ekim 2008’den önce işe giren bir milletvekili 5000 TL emekli maaşı alacakken 1 Ekim 2008’den sonra giren milletvekili 1200 TL maaş alacaktı. Sadece milletvekilleri de değil tüm sigortalı memurlar aynı tasarruf kapsamına alınmıştı. 2008’den bu yana yasa uygulanıyor ve tartışılıyor yani çok doğru olduğunu iddia etmek mümkün değil. Gelin görün ki geçen hafta sonu yapılan değişiklikle sadece milletvekilleri bu sosyal Güvenlik Reformu kapsamından çıkartıldı. “Sonradan gelen milletvekilleri az emekli maaşı alıyor bu haksızlık” dediler ve yasayı milletvekilleri lehinde değiştirdiler. Yani millet reformun içinde kaldı, milletvekilleri cımbızla bu reformun içinden çıkartıldı. Yanlış anlaşılmasın, milletvekilleri için çıkartılmasın demiyorum ama madem ortada milletvekillerini rahatsız eden bir durum var. Sizce de bir hata varsa düzeltmeye önce milletten başlamaları gerekmez miydi?
Türk siyasetinin en tecrübeli isimlerinden biri olan Cemil Çiçek meselenin bu kısmını görmezden gelip, halk dalkavukluğu kısmını öne çıkartıyor. Çiçek’in söylediği halk dalkavukluğu meselesinde ise yüzlerce milletvekili böyle bir tanımlamayı içine sindiriyorsa bize de sadece ama sadece utanmak düşüyor. Zira hepimiz biliyoruz ki sükût ikrardan geliyor!