Bazı önemli haberleri yurtdışında yayın yapan gazetelerden daha net, daha objektif ve daha acımasız aldığımız günlerde yaşıyoruz. Nitekim son olarak Financial Times Türkiye’de ekonomik büyüme rakamlarını tam da bu kapsam içinde yorumlayıp ‘Türkiye’de işler iyiye gitmiyor’ diye haber yapmış. Bilmem bu haberi yapanlar ellerinde malt viski bardakları, arada bir masanın üzerinde duran çerezleri ağızlarına atıp Thames Nehri’ne bakarak mı bu can sıkıcı değerlendirmeleri yapıyorlar! Adamların bunu kafadan uydurmadıklarını açıklanan resmi rakamların ötesinde, Türkiye’deki perakende sektörünün önde gelenleriyle yaptıkları röportajlardan da anlıyoruz. Nicedir bizim gazetelerin ekonomi sayfalarının genelinde Türkiye ekonomisi hakkında müjdeli haberlerin ötesinde gerçek değerlendirmelerden yoksun yaşadığımız için bu tür haberleri okuyunca şaşırmaktan kendimizi alamıyoruz. Mavi Jeans’in CEO’su “Yakın bir zamanda ardı ardına inşaatları devam eden AVM’lerin (ekonomi böyle giderse) tek tek kapanmaya başlayacaklarını görebiliriz” demiş. Mavi Jeans uluslararası sayılı şirketlerimizden biri olduğu için Genel Müdür Cüneyt Yavuz ‘bu durumu fırsat olarak değerlendirip yurtdışı yatırımlarına ağırlık vereceklerini’ söylüyor.

Anlayacağınız, ekonomik durgunluk ciddi ciddi Türkiye’nin kapısına dayanmış durumda. Cüneyt Yavuz’un AVM’ler hakkındaki görüşlerine ben de katılıyorum. Bir farkla... Ben bu durumu sadece ekonomik durgunlukla açıklamak yerine Türkiye’de son yıllarda gelişen internet şirketlerinin durumuna bakarak söylüyorum. Yabancı yatırımcıların da dikkatini çeken bu şirketlerin neredeyse tamamı alışveriş sitelerinden oluşuyor. Anlayacağınız, Türkiye’de internetin gelişmesiyle birlikte alışveriş alışkanlıkları da gelişiyor ve değişiyor. Pek çok kişi AVM’lerde turlayıp kıyafet denemek yerine internet üzerinden sörf yapıp bu yeni sitelerin içindeki ‘fırsatları’ kolluyor. Fırsatlar ekonomik olduğu kadar inovatif ve yaratıcı bir perakendeciliği de teşvik ediyor. Mesela sadece 6 tane üretilen ünlü bir tasarımcının ayakkabı modelini sadece birkaç saat içinde bu sitelerde buluyor ve aldığınızla kalabiliyorsunuz. Fiyatlar ucuz, teslimat da zamanında olunca AVM’lerin kapanmaktan başka çaresi kalmıyor. Ekonomik durgunluk verileri neye göre alınıyor bilmiyorum. Yine de ben hâlâ iyimserler cenahında yer almak istiyorum. Bütün bu durgunluğun özellikle perakende sektöründe eski düzen alışkanlıkların temel alınarak yapıldığına inanmak istiyorum. Yoksa Kürt meselesi, Suriye krizi filan hikâye... Hükümetin başını en çok ağrıtacak şeyin bu ekonomik durgunluk olacağının elbette farkındayım.

Mavi Jeans Genel Müdürü Cüneyt Yavuz’un farkında olmadığı bir başka gerçek de AVM’lerin şu andaki işleviyle ilgili... Cüneyt Bey, eğer bir perakendeci değil de sosyolog gözüyle gezerse AVM’lerin çoktandır ekonomik değil sosyal mekânlara dönüştüğünü, gençlerin ekonomik tüketimin gölgesi altında ceplerindeki üç kuruşa rağmen bu AVM’lerin koridorlarında turladığı, bir kesme ve kesilme mekânına dönüştüğünü fark edebilirdi. Elbette bu, ekonominin değil sosyolojinin ilgi alanına giriyor.

Velhasıl yakında sadece böyle bir makale yayımladığı için bile Financial Times ‘müfteri ve şerefsiz’ ilan edilirse şaşırmamamız gerekiyor. Türkiye’de siyasetin ilgi alanına mazhar olunca genelde böyle oluyor!

Dershaneler kapansın mı?
Bana sorarsanız hemen kapansın. Peki, dershaneler kapanınca sorun hallolacak mı? Bana sorarsanız daha da karmaşıklaşacak. Üniversite giriş sınavları bizim eğitim sistemimizin berbatlığının en somut simgesi. Bir öğrencinin geleceğinin bir-iki saatlik sınavlarla belirlendiği bir sistem, her şeyi bir kenara koyun, insani değil. Bunun köklü bir reformla değiştirilmesi şart. Dünyanın bizden başka hemen hiçbir yerinde uygulanmayan bu sistemden vazgeçilmesi için bir an önce adımlar atılmalı. Bu adımları atmayıp kestirmeden işe önce dershaneleri kapatarak başlamak bambaşka bir telaşın göstergesi. Böylesine alelacele alınacak bir kararda kimin ne kazanacağını bilemem ama kaybeden yine öğrenciler olacak.

Tekne kamusal alan değil
Geç de olsa şu geçen yazın en önemli magazin tartışmasına farklı bir açıdan değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi taze evli Oktay Kaynarca’yı paparazziler teknesinde eşiyle görüntülediler. Bu görüntüler yayımlanınca Oktay Kaynarca kıyameti kopardı. Hatta biraz fazla kopartıp işi magazincileri Başbakan’a şikâyet etmeye kadar götürdü. Başbakan’ın ilgilenmediği bir bu kalmıştı, tam oldu! Oktay Kaynarca’nın haklı tepkisini yanlış bir yöntemle dile getirdiğini düşünüyorum. Rahmetli Ufuk Güldemir, Türk basınında teknelerin özel alan olması gerektiğini duyuran ve bu konuda mücadele veren ilk isimlerden biriydi. Nasıl ki insanları evlerinde, oturma odalarında, hatta tuvaletlerinde izinsiz çekim yapıp yayımlayamazsanız teknelerinin üzerindeyken, içindeyken de yayımlanmaması gerekiyor. Tekneler insanların özel hayatlarının, yaşam alanlarının bir parçasıdır ve gizliliği kutsal olmalıdır. Bir de tartışmaya bu açıdan bakalım...