Sizin kim olduğunuz önemli değil muhalif olun iktidar olun fark etmez. Sizinle kavga etmeyeceğim tartışmayacağımda yaptıklarınız ve yapamadıklarınız için sevgimi ve nefretimi kimseye kusacak değilim makul bir şekilde anlatmak istiyorum. Öncelikle Türkiye’nin gidişatını size açık ve kısa bir şekilde anlatayım. 2020 Ocak ayında pandemi ile birlikte hem üretimin azaldığını hem de ekonominin zor dönemler yaşadığını gördük. Öncelikle etrafa saldırmadan savaş edip dövüşmeden bir şeyler yapmak lazım. Pandeminin hemen ardından gelişen ekonomik kriz ve gıda krizi daha da tetiklendi. Şubat Maraş depremi ile birlikte Türkiye’de ki büyük bir tarım alanı olan yerler büyük can kayıpları yaşadı ve can kayıplarının ardından etkilenen 10 şehirde göç dalgaları gelişmeye başladı. Göç dalgalarının gittiği yerler turizm alanları, Antalya, Aydın, İstanbul, Muğla, Mersin gibi daha öncede defalarca kez göç alan yerler tekrar göç alarak nüfus patlaması yaşadı. Bunun yanı sıra yıkılan ve binalarla birlikte ciddi barınma sorunları da açığa çıktı ve bu bir barınma krizine dönüşmekte. Mevcut evler iş alanları yeterli gelmiyor ve insanların hızlı çözümlere ihtiyacı var. Kiralar yüksek, arsa fiyatları yüksek fakat buna dair tek bir politika yapılmıyor. Barınmak bir kar aracı değil en temel ihtiyaç. Ben sizin yerinizde olsam öncelikle bütün arazileri imara açarım sakın bunu dediğim için iktidarın gözünü para ve muhalefetin de gözünü nefret bürümesin. Dağ bayır güvenli yaşam alanının yaratılacağı her yer imara açılsın. Böylelikle imar ve barınma bir rant aracı olmaktan kurtulur. Evini kim kendi veya başka biri aracılığıyla yapıyorsa doğrudan evin zemini ve inşaatın kendisi devlet denetmenleri aracılığı ile denetlensin. Bütün denetim firmaları devlet bünyesinde çalışsın. Mesela deprem oldu Antep bölgede ki güçlü bir sanayi alanıydı sanayilerin bir çoğu iş yapamaz hale gelirken, Maraş, Diyarbakır, Adana, Hatay, Adıyaman gibi illerde tarım alanında ki faaliyetlerini mevcut deprem ve barınma kaygıları dolayısıyla askıya aldı. Öncelikle üretim alanlarını başka şehirlere bölüştürmek ve hatta bunun için teşvikler geliştirerek örneğin Vergi muafiyeti sgk muafiyeti ile güçlendirilerek bu durum kolaylaştırılabilir. Sanayinin ve toplumsal birikimin olduğu göçlerle büyüyen nüfusu kendi şehirlerinde köylerinde yaşama ve üretim alanlarını kolaylaştırarak kendi yaşadıkları bölgelere gelişlerini kültürlerini yaşamaları teşviklendirecek bir politika geliştirilerek yeni felaketlerin önü alınabilir. Ben olsam imara açardım dedim ya, yapılacak kapalı alan hastane, ev fabrika veya herhangi kapalı alan ne olursa olsun kapalı alanın 10 misli kadar tarım yapmayı zorunlu hale getirir, doğal tarım ve kendi enerjisini kendisine yetecek kadar enerji üretimini zorunlu hale getirerek yeni gelişecek enerji gıda ve ekonomik krizin önüne geçerek rantı minimale indirirdim. Bu en kolayı. İnsanların öncelikli olarak yaşaması gerekiyor sonra barınması doyması, geçinmesi gerekiyor ki sağlıkla yaşasın. Yoksa son yüzyılın sosyal kıyımı ve sosyopatolojilerinin gelişeceği bir toplumsallık içerisinde. Kimse rahat bir uyku çekemeyecek. Şiddet artık yaşamın parçası bile diyemeyecek bir hale gelirken şiddet toplumun kendisi olacak. Aksi halde hep birlikte kötü bir filmin oyuncuları olup filmin belki de sonunu aç sefil yok olmuş kaybolmuş bitireceğiz. Artık film sinema perdelerinde değil sinema sıralarında oynanıp gerçekle vizyona girecektir. Kızmadan anlayarak kalın…..