Nihayet Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ağzından baklayı çıkarttı. Yakın bir zamanda Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım ağlarına anlık, saatlik ya da günlük sansür için devlet birimlerimiz kolları sıvamış, çalışmaya başlamış. Hepimizin bildiği gibi Türkiye’de özgürce insanların kendilerini ifade ettiği bir tek sosyal medya kalmıştı ki ona da sansür göstere göstere geliyor. Bu sayede Türkiye dünyada sosyal medyayı sansürlemeye kalkan diktatör ülkeler ligine doğru kendinden emin bir adım daha atıyor.
Bazen miletçe böyle akıl tutulmaları yaşıyoruz. Benzer bir akıl tutulmasını Türkiye’nin ünlü gazetecilerinin tutuklanmasında yaşamıştık. Hatırlarsanız o zamanlar “Siz bize bu tutuklamaları anlatabilir, açıklamalar yapabilir, hatta bizi ikna da edebilirsiniz ama dünyayı kandıramazsınız” demiştim. 

Bakın n’oldu? 
Onlarca köşeyazısı, iddia, demeç hiçbir işe yaramadı. Türkiye son yılların en büyük demokrasi gollerinden birini gazetecilerin suçsuz yere tutuklanmaları ve hâlâ cezaevlerine tutulmaları ile yani kendi kalesine attığı golle kaldı.
Sıra geldi sosyal medyaya... Burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Bu filmi daha önce gördüğümüz için kısa bir süre içinde hükümeti gözük kara bir şekilde destekleyenlerin yazacağı ‘sosyal medya’nın nasıl da bir şeytan yuvası ve dünyanın en tehlikeli yeri olduğuna dair derin yorumlarını ardı ardına okumaya başlayacağımızdan emin olabilirsiniz. ‘Sosyal medyanın sansür edilmesinin Türkiye’ye kazandıracağı’ akla ziyan tezlere hazır olun. Twitter ve Facebook’tan yani sosyal medyadan PKK ve Ergenekon benzeri bir örgüt bile çıkartabilirler. Sonra biraz baskıyla, biraz bizleri sindirerek, biraz da yaratılan bu sanal iç kamuoyunun gazıyla Türkiye’de sosyal medyaya sansür uygulamaya başlayabilirler. Bana sorarsanız bugüne kadar uygulanmamış olması bile şaşırtıcı.
Velhasıl böyle bir durumun gerçekleşmesi demek, emin olun, Türkiye’nin asla olmak istemediği bir demokrasi ligine düşmesi demektir. Biz kapılarımızı dünyaya kapatıp kendi dertlerimize derman olmaya çabalarken uzun bir dönem Youtube kapalı kalmıştı, hatırlayanınız var mı? O zamanlar Türkiye dünyada Youtube’dan korkan, yasaklayan ülkeler ile aynı ligde anılır olmuştu. Olacak olan yine aynısıdır.

Sosyal medya ve gölgelerle savaş bakanlığı!
Aslına bakarsanız Bakan Binali Yıldırım’ın haklı olduğu bir nokta var. Sosyal medyayı gerçekten bazıları dezenformasyon için kullanıyor. Gelin görün ki son bir yıl öncesiyle kıyasladığınızda çok daha bilinçli bir tüketicinin sosyal medya kullanıcısı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu tür yalan ve dezenformasyon üreten isimleri orada oluşan ortak bilinç dışlıyor, söyledikleri sözleri yaymayı bırakın teşhir ediyor. Lanetliyor. Kızıyor. Unfollow ediyor ve hatta block’luyor. Sosyal medya son derece canlı bir organizma. Sayın Bakan’ın zannettiği gibi birbirinin gazına gelip ortalığın ayağa kalktığı bir yer değil - ki olsa n’olur? Bakanın bunu anlamak için sosyal medyayı aktif kullanan AK Parti milletvekillerine, belediye başkanlarına, hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sorması yeterli. Dünya, sosyal medyanın önünü açmak için ‘daha ne yaparım’ diye kafa yorarken Türkiye’de hükümet adına birilerinin ‘bunu nasıl sansürleriz’ diye kafa yorması, hele de bunun bilişimden sorumlu Ulaştırma Bakanı olması inanın insanın moralini bozuyor. Hadi diyelim Twitter’ı kapattınız, sözlükleri de aynı anda kapatabilecek misiniz? Ya internet sitelerinin okur yorumlarını ne yapacaksınız? Peki ya yurtdışından yayın yapan binlerce siteye gücünüz nasıl yetecek? Sosyal medyaya savaş açmak gölgeler ordusuna savaş açmaya benziyor. Sonu belli bir savaş.

Sosyal medyadan korkandan korkun
Geçen yıl Silikon Vadisi’ne gerçekleştirdiğim seyahatte dünyanın sayılı teknoloji firmalarının sahipleri ile de bir araya gelme fırsatı bulmuştum. Bunlardan biri, HotspotSheild adında, internette sansüre karşı tünel açan bir firmanın Rus kökenli sahibiydi. San Francisco Limanı’nda bir kafede bir araya geldiğimizde Ortadoğu’ya olan ilgisi beni şaşırtmıştı. Özellikle Arap Baharı olarak anılan malum gelişmeler olurken Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e karşı ayaklanan gençlik sosyal medyada birbiriyle iletişime geçmişti. Mısır hükümeti bununla mücadele etmek için tıpkı Türkiye benzeri bir filtreleme sansürünü devreye sokmaya çalışmıştı. CEO’nun bu aşamada Mısır’da yaşananlar ile ilgili anlattıkları ilginçti, “Bir gecede Mısır’da 750.000 kişi bizim programımızı bilgisayarlarına indirdi. Filtreleme ve sansür o gece çöktü. Bizim programımızı Mısır hükümeti çökertmeye çalıştı ama başaramadı. Zaten bizim programımızı çökertebilselerdi muhtemelen Mısır halkı başka bir programı hızla bilgisayarlarına indirmeyi başaracaktı” diyordu. Benzer bir sansür girişimi Libya’da olduğunda Kaddafi sansürle baş edemeyeceğini anlayınca interneti akşam saatlerinde toptan kapatmayı tercih etmiş. Yani akşam saat 18.00’de bütün ülkede internetin şalteri indiriliyor, sabah devlet dairelerinin açılışı ile açılıyormuş. Sonuç ne oldu hepimiz biliyoruz.