Önce Ankara’dan Birgül Sarıkaya bağlandı: 23 Aralık 1978 sabahı bizim için herhangi bir günün başlangıcıydı. Bizim banyo günümüzdü. Ablam ve ben banyoya girmek üzereydik ki evimiz elinde meşaleler ve Kuran olan bir kalabalık tarafından basıldı. Çoğunu tanıyorduk, komşularımızdı. Babamı gözümün önünde öldürüp evimizi yaktıklarında 14 yaşındaydım. 

***

Birgül Hanım bunları anlatırken Ahmet Hakan’ın programındaki (Tarafsız Bölge) diğer konuk Ökkeş Kenger (sonradan mahkeme kararıyla soyadı Şendiller olan Maraş davasının sanığı), “Sizi sonra ben kurtarmıştım. Evinizi biliyorum” diye araya giriyordu. Birgül Hanım sesi titreyerek “Yalan söylüyorsunuz” diye sayıklamaya başlamıştı.
Evet 78 Maraş katliamı tartışılıyordu. Ve biz o anda 33 yıl önceki vahşete tanıklık ettiğimizi sanıyorduk. Erken davranmışız. 

***

Ahmet Hakan’ın diğer konuğu 1983’te Kıran Resimleri kitabını yazan İnci Aral’dı. Aral’ın pazartesi günü Radikal’de yayımlanan röportajında isim vermeden sözünü ettiği Maraş Hâkimi telefonla bağlandı. Maraş katliamı nedir, bir örnekle açıklanması gerekirse herhalde Hâkim Kerim Günay’ın programda anlattıklarıdır. Yıllardır konuşulmayan, devletin yaptığı zımni anlaşma sonucunda görmezden gelinen vahşetin boyutlarını göstermesi bakımından. 

***

Şöyle anlatıyordu hâkim dava sürecinde duyduklarını: “90 yaşında tek gözü görmeyen bir Alevi teyze vardı. Önce tornavidayla onun diğer gözünü de çıkarmışlar. Sonra bahçeye sürüklemişler. Bahçede bir hela çukuru varmış. Teyzenin kafasını o hela çukuruna daldırmışlar, aynı anda da bir arabanın direğini bacaklarının arasına batırmışlar.” Stüdyoda sessizlik, ekran başında sessizlik. 

***

İşte bir siyasi tartışma programı o anda çocuk yaştakilerin ruh halini tarumar edecek bir hale bürünmüştü. Sadece tanık ifadeleri 40 klasörü bulan Maraş katliamı davasından bir lokma, boğazımıza demir nohut gibi oturmuştu. Titreyen bir mağdur sesi, kökünü nereden aldığı belli bir kibirle hâlâ mağdurları azarlayabilen bir sanık sesi, dava dosyasının sayfa numaralarını vererek konuşan bir emekli hâkim sesi aracılığıyla.. 

***

Bir siyasi tartışma programının +18 uyarısıyla yayımlanmasını gerektiren ülkeye Türkiye denir. Eski defterlerini açmaktan özenle kaçınıp, başka milletlerin defterleriyle origami yapıp şampiyon olacağını sanan ülkeye Türkiye denir. Geçmişiyle yüzleşme ne demektir yeni öğrenen, her adımda midesi ağzına gelen vatandaşlara da ‘biz’ denir. Biz.. Zor olsa da öğürsek de böğürsek de artık bunları duymalı ve bilmeliyiz. Çünkü yenilgiyi bilmeden kazanamayacağın gibi, kötüyü bilmeden de gerçekten iyileşmezsin. Devletin değişen sahiplerinin engellerine ve manipülasyonlarına rağmen tek bir karar vermemiz gerekiyor ‘bizim’: İyileşmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
NOT: Maraş davası hâkimlerinden Kerim Günay, yargılamaların taraflı olduğunu ima eden Ökkeş Kenger’e “Ökkeş Bey, Ökkeş Bey.. Eğer biz taraflı olsaydık, siz beraat edemezdiniz” dedi. Bu cümle, yapısı gereği biraz kafa karıştırdı sosyal medyada. Demek istediği şuydu bence hâkimin: Sizinle ilgili öyle şeyler duyduk ki, eğer biz Alevilerin tarafını tutuyor olsaydık siz beraat edemezdiniz, delil yetersizliğinden beraat ettiniz çünkü mahkeme olarak tarafsızdık. Hâkim haklı olabilir ama bu Maraş davasının, katliamın tüm suçlularıyla hesaplaştığı anlamına gelmiyor.