Önceki gün 9 askerimizi şehit verdiğimiz TTÖ dün yine faaliyetteydi. Bu sefer hedef olarak 13’ü asker 34 vatandaşımızı seçmişti. TTÖ bu yıl ezber bozuyor. Yıllardır eylemlerini sivil insanların üzerinde gerçekleştiren örgütün bu yıl askeri hedeflere yönelmesi kuşkusuz bir rastlantı değil. Son yıllarda umursamazlık arttıkça TTÖ’nün sesi her zamankinden daha fazla çıkmaya başladı. Bildiğiniz gibi TTÖ özellikle şehirlerarası yollarda eylem koyuyor, can alıyor. Bu öyle bir örgüt ki yasalar çerçevesinde eylemleri affediliyor. Örgütün yakalanan elemanları bürokrasinin içindeki yandaşları tarafından serbest bırakılıyor. Normal şartlarda bir insanı silahla öldürdüğünüz zaman yıllarca cezaevinde çürümeniz gerekirken bu örgütün üyeleri yasaların ve yandaşlarının kollaması ile tutuklanmadan karakoldan salınıyorlar. Özellikle bayramlarda faaliyetini arttıran örgütün sinsi bir hareket planı olduğu bilinse de devlet seyretmeye devam ediyor.

Türk insanının çoluk çocuk demeden yıllardır kanını emen bu sinsi örgüt ile mücadele edeceksek artık adını doğru koymalıyız. Hazırsanız açıklıyorum...

TTÖ’nün eylemleri PKK’dan daha kanlı
Türkiye son 30 yılında 30 bin insanını teröre kurban verdi diye haklı olarak üzülüp duruyoruz. Peki, sadece son 10 yılda yani 2001-2011 arası 47.512 kişi trafik kazalarında hayatını kaybetmiş. Sadece 2011 yılında ölenlerin sayısı 4000 kişi. Şu rakamların büyüklüğüne bakar mısınız? Bu memleketin PKK’nın yarattığı terörden daha büyük bir trafik terörü sorunu var. Gelin görün ki biz bu terörü bir ‘kader’ gibi kabullenmiş, yaşayıp gidiyoruz. Trafikteki ölümler neredeyse ölümden bile sayılmıyor. Oysa bu ölümleri bir terör örgütü üstlenseydi en azından bir mücadele başlamıştı. Başlamadı.

TTÖ ile mücadele; sıfır tolerans, tam saha press
Peki, bu TTÖ’nün eylemleriyle nasıl mücadele edeceğiz? Gelin sızlanmak yerine biraz da buna kafa yoralım. Öyle ya PKK üzerine gökkubbede söylenmemiş söz kalmamışken biraz da Türkiye’nin kanını emen bu Trafik Terör Örgütü’nden nasıl kurtulacağımızı soralım. Sızlanmak ve sürekli hükümet ya da muhalefeti suçlamak yerine birkaç basit fikir ortaya koyalım.

1- İlk akla gelen eğitim şart! Şart olmasına şart ama bunu sözde bırakmayalım. Milli eğitim müfredatına ‘Trafik’ dersini koyalım. Çocuklarımıza ilkokuldan itibaren trafik kuralları ve davranma biçimlerini ders olarak öğretelim.

2- Trafik kurallarını ve cezalarını yeniden tanımlayalım. Yasalara trafik ihalllerine karşı net ve çok daha sert cezalar koyalım.
3- Trafik polisini yeniden örgütleyelim. Yetkiyi sadece emniyetin içindeki bir birimden alıp tüm polisleri kapsayacak şekilde yayalım. Trafik şubesi bir sürgün yeri olmaktan çıkarılsın. Emniyet kendi içinde gerekli düzenlemeyi ve eğitimi vermeye başlasın.
4- Sıfır tolerans! Toplumun her kesimi için ayrım yapmaksızın konulan yeni trafik kurallarını uygulayalım. Devlet büyükleri kırmızı ışıkta durarak örnek olmaya başlayabilir.
5- Medyadan muhalefete bunu büyük bir kampanyaya dönüştürüp destek olalım.

İnanın, sırf bu birkaç madde bile ölüm istatistiklerini binlerden yüzlere geri çekebilir. Gelin hayatımızın içindeki bu terör örgütüne karşı kapsamlı bir savaş açalım. O bizi öldürmeden biz onu öldürelim. İşe ilk olarak adını doğru koyarak başlayalım. Kader gibi yaşadığımız trafik kazaları aslında içimizdeki canavardan filan kaynaklanmıyor. Karşımızda cehalet ve ihmalkârlıkla beslenen, hepimizin hem üyesi hem de kurbanı olabildiği bir terör örgütü duruyor: Trafik Terör Örgütü.

Trafik Terör Örgütü
Dün devlet erkânı içten bir üzüntüyle Gaziantep’te hain bir saldırıda kurban düşen şehitlerimizin tabutlarının arkasında saf tutarken ne yazık ki ertesi gün bir trafik kazasında kaybettiğimiz 9 askerimiz ve 1 köy korucumuza birkaç gözyaşını bile çok gördü. O gencecik askerlerimiz de birer ana kuzusuydu. Onların da tıpkı terör şehitlerimiz gibi hayalleri, umutları vardı. Gelin görün ki onlar bir PKK saldırısına değil hayatımızın bir parçası sayılan trafik kazasına kurban gittikleri için umursanmadılar. Bir karakol basılıp PKK kurşunu ile ölselerdi belki ana haberlerin ilk sırasına gelebilirlerdi ama trafik terörüne kurban gittikleri için neredeyse adlarını bile öğrenemedik. Birkaç dakikalığına olsun evlerimizin oturma odalarındaki televizyonlarda hüzünlü bir fon müziğinin üzerine konulacak vesikalık fotoğraflarını bile göremedik.

O genç askerler tıpkı siviller gibi pisi pisine öldüler...

Biliyorum, trafik hiç kimsenin duymaktan hoşlanmadığı ‘sıkıcı’ bir mesele. Zaten bizim çok tuhaf bir basınımız var. Aynı sufli konuyu günlerce konuşmaktan bıkmadığımız yapay bir gündemin içinde bedelini kanımızla, canımızla ödediğimiz trafik kazalarını konuşmaya bir türlü sırayı getiremiyoruz. Haber programlarında PKK konuşmaktan trafik tartışmaya zaman kalmıyor! Bu tür ‘sıkıcı’ konuları sadece haber bültenlerinde değil partilerin siyasi programlarında, liderlerin söylemlerinde de göremiyoruz. Mesela gelin filmi birkaç seçim boyunca geri sarıp hatırlayalım, siz hiç “Trafik kazalarını durduracağım” diyen bir lider hatırlıyor musunuz?