ANKARA
CHP Kurultayı ardından Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüyoruz.Sonuçlardan memnun, CHP lideri.
Demokratik bir seçim yaşandığını ve artık partiyi iktidara hazırlayacak kadronun yönetime geldiğini söylüyor.
“Yeni CHP’de ne değişti?” diye soruyoruz.
Son dönemde AKP’den duyulan rahatsızlığa ve 2014’ten itibaren Türkiye’nin gelecek on yılını tayin edecek siyasi takvime bakarak konuşuyor:
“Artık roller değişti. Daha sivil, demokrat, solda ve özgürlükçü bir CHP ile sistemin kendisi olmuş, muhafazakâr baskıcı AKP arasındaki mücadeleyi göreceksiniz. İki yılda çok mesafe aldık. On yıldır iktidarda olan AKP yoruldu, yıprandı. Hedefimiz İstanbul’u almak ve iktidara gelmek. Türkiye’nin her yerine gideceğiz ve çok çalışacağız. Ekibi buna göre kurduk. CHP’de tek adam rejimi yok, tüzüğün tanımladığı görevler çerçevesinde herkese sorumluluk düşüyor. CHP’nin ekonomiden, Kürt sorununa her alanda somut çözümleri olacak. Parti programını bu çözüm önerileri ışığında örgütle, toplumla, aydınlarla tartışarak yeniden yazacağız.”
CHP’nin stratejisi, Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasıyla bağlantılı “Post Erdoğan” sürecine göre oluşturulacak.
Kemal Bey ve kurmayları, AKP’nin yerel seçimlerde başarısızlığa uğraması halinde o rüzgârın Cumhurbaşkanlığı seçimini de etkileyeceğini düşünüyorlar. Erdoğan’ın Köşk’e çıkması halinde doğacak boşluğun CHP’ye iktidar yolunu açabileceği umuluyor.
Ana muhalefet açısından 2014 seçimleri tarihsel önemde.
CHP ile AKP arasında, “yüzde 25-yüzde 50” gibi büyük bir uçurum var.
Bir buçuk yılda bu farkı kapatmak o kadar kolay değil.
İzmir ya da Antalya’nın kaybedilmesi, Erdoğan’ın Anayasa’yı değiştirerek, yüzde 50-60’ları aşan bir oyla “başkanlığa” gitmesi CHP açısından 2015’teki “iktidar” iddiasının sonu olur.
Bu gerçeğin en çok Kemal Bey farkında olmalı.
CHP’nin “makus talihini” değiştiremezse, Baykal gibi Kılıçdaroğlu da gider.
Artık liderliği “tartışılmaz” hale gelen Kemal Bey’in bundan böyle “ekibini” çalıştırması ve Türkiye’yi daha iyi yönetme iddiasını topluma kabul ettirmesi gerekiyor.
Sadece laik, Cumhuriyetçi, kentli seçmene değil, AKP’yi yüzde 50’lere taşıyan dindar-muhafazakâr seçmenlere de seslenmesi gerekecek. Ancak bunu nasıl yapacak belli değil. Çünkü CHP örgütlerinde hayli etkin “ulusalcı damar” var. Ve bu yapılanma gücünü Önder Sav’la işbirliği yaparak, partinin “Kürt, Alevi, cemaatçi” rüzgâra kapıldığı propagandasıyla parti meclisi seçiminde hayli etkili oldu. Erdoğan Toprak bu yüzden hedef seçildi! Fikri Sağlar ve Ercan Karakaş, eski SHP/CHP geleneğinin devamı, genç delegasyondan oy alarak parti meclisine girdiler. Eski DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’ye listede yer verilmeyişi de düşündürücüdür.
CHP lideri kurultayda sola açık bir konuşma yaptı.
Arkasını getirebilecek mi, göreceğiz.