CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Silah bıraktırılacaksa terör örgütüyle görüşmelere devam edilmeli” diyerek Oslo sürecine destek verdi.
Kemal Bey’in bu görüşü yeni değil; Baykal’dan farklı olarak Kürt sorununa salt askeri yöntemlerle çözüm bulunamayacağına inanıyor. Terörle mücadele edilirken Parlamento zemininde demokratik adımların atılabileceğini savunuyor. Yeni Anayasa hazırlığını tarihsel bir şans olarak görüyor. AKP’ye de yardım elini uzatıyor.
Ancak CHP’deki ulusalcı kanat, Kürt sorunu, PKK ve Oslo sürecinde Kılıçdaroğlu gibi düşünmüyor.
Parti içi muhalefet rahatsızlığını Sosyalist Enternasyonal bildirisine giren Kürt sorunuyla ilgili karara tepki göstererek dışa vurdu. CHP’nin İstanbul’da “liberal-sol aydınlar”la yaptığı toplantıya karşı çıkıldı. Ardından Haluk Koç’un, Oslo çıkışı geldi. CHP’li Koç, KCK soruşturmasını yürüten savcıların Oslo sürecinde PKK ile masaya oturan MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırmasına benzer bir “suç” duyurusunu elindeki belgeleri yayımlayarak tekrarladı.
Gerçi o belgelerde bugüne dek açıklananın ötesinde yeni bir şey yoktu.
Ancak “Madem öyle işte böyle!” siyasetinin gereği, Başbakan Erdoğan’ın CHP’yi, BDP ve PKK ile aynı gösterme uğraşına Haluk Koç da AKP’yi Oslo ile vurarak karşılık verdi.
Daha önce de yazdık.
Kürt sorununa “demokratik çözüm” bulacaksa AKP, bu, CHP ve BDP’nin işbirliği ile olur.
Başbakan Erdoğan, 2009’da “demokratik açılım” sürecinde CHP’den bulamadığı desteği Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’de aramak yerine her fırsatta ana muhalefeti BDP’nin yanına iterek, ezmeye çalışıyor.
Bu politika çok yanlış.
CHP’yi de oyundan düşürdüğü zaman AKP’nin tek başına Kürt sorununu çözme şansı kalmayacak.
Sorun AKP’nin orduyla çözmeye çalıştığı bir güvenlik ve “terör” meselesi olmaktan çıktı.
Türkiye’nin Suriye politikası “bumerang” gibi Güneydoğu’yu vurdu.
İran’ın “Sıra Türkiye’ye gelecek” tehdidi hayata geçiriliyor.
Her gün onlarca şehit verilen ortamda AKP ve CHP’nin “söz düellosu”nu bırakıp Meclis’te bir araya gelmeleri gerekiyor.
CHP’nin AKP’ye önerdiği çalışma grubu MHP’siz kurulabilir.
Yeni Anayasa’da tarihi bir uzlaşmaya gidilebilir.
Ancak Kılıçdaroğlu, müzakereden yanaysa önce parti içindeki “Oslo çatlağı” onarılmalı.
Öte yandan 2010’un Oslo şartları günümüzde geçerli mi, o da tartışılır.
Silahların susması mı, (ateşkes) yoksa bıraktırılması mı müzakere edilecek?
Ne yazık ki, 2011 seçimlerinde BDP’nin de Meclis’e girmesiyle oluşan “barışçı iklim”den uzağız. Türkiye kan gölüne döndü. PKK, Suriye’de yakaladığı konjonktürel avantajı bir “Kürt Baharı”na dönüştürme çabasında. Böyle bir ortamda İmralı, Kandil ve Suriye merkezli ayrılıkçı örgütle hangi merkezde müzakere başlatılacak?!
Oslo’ya dönüş çok zor!