Leyla Zana, 2011 seçimleriyle 17 yıl aradan sonra parlamentoya dönmüş, Kürt siyasetinin etkin isimlerinden birisi. 1994’te Meclis’te görev yaptığı sırada dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanmış, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle ile birlikte on yıl cezaevinde kalmıştı.
Özgürlüğüne kavuştuktan sonra Zana, 30 yıllık silahlı mücadelenin muhasebesini yapan değerlendirmeleriyle dikkat çekti.
Geçen yıla kadar partisel faaliyetlerinde uzağında kaldı.
Seçime BDP destekli “bağımsız” adaylar arasında girdi.
Diyarbakır milletvekili seçildi.
Leyla Zana’nın dönüşü hayli ses getirdi.
Bilgi Üniversitesi’nde “Barışı Kurmak” adlı toplantıda, “Silahlı mücadelenin yerini siyasetin alması gerekiyor. Barışı kurmak istiyorsak, demokratik siyasetin yolunu açmalıyız” diye konuşmuştu.
IMC televizyonunda uzun yıllar sonra ilk kez canlı yayına çıktı.
Zana’ya soru yönelten gazeteciler arasındaydık.
Leyla Hanım, “Kürtler eski Kürtler değil, Türkiye de eski Türkiye değil. Kürtler de devlet de değişti” diyor, çoğul bir anayasa üzerinde uzlaşma çağrısı yapıyordu
Zana, umutluydu. Meclis’e girmenin çözüm yolunu açacağına inanıyordu.
2009’daki “demokratik açılım” Habur girişleriyle kesintiye uğramasına rağmen PKK’ya silah bıraktırmak üzere Oslo müzakereleri başlatılmıştı. Parlamentodaki BDP grubu bu sürece etkin bir katkı sağlayabilirdi.
Ancak gelişmeler öyle olmadı, PKK’nın Silvan saldırısıyla “ateşkes” bozuldu.
Çatışma günlerine dönüldü.
Leyla Zana, 12 Haziran seçimlerinin birinci yılında önemli bir çıkış yaptı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı ziyaret ederek Kürt sorununa çözüm amacıyla Meclis’te dört partinin komisyon kurmasını önerdiği görüşmenin ertesinde Hürriyet’e, “Tarihin en güçlü hükümetinin başındaki Erdoğan isterse sorunu çözer. Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum” diye konuştu.
Zana’nın sözleri sorunun çözümünü Kandil ve İmralı’ya endeksleyen Kürt siyaseti ve BDP açısından da “kırılma nokrasıydı!”
Leyla Hanım PKK’nın 1999’dan sonra değişen stratejisi gereği haklar temelinde Türkiye’de birlikte yaşanacaksa, “Artık bu gençlerin ölmesini hiçbir vicdan kabul edemez” diyerek PKK’yı da süreci yeniden değerlendirmeye çağırmakta.
Zana, “Her gün cenazelerin geldiği ortamda sorun çözülmez” diyor.
BDP yönetimi Zana’nın hükümete bu kadar güvenmesini “saflık” olarak nitelese de artık kanın durdurulması için bir şey yapılması gerekiyor. Leyla Hanım KCK tutuklusu binlerce insanın uğradığı eziyete dikkat çekerken, “Tüm bunlar ortadayken toplumsal karamsarlığı dağıtabilecek bir şeyler yapılması lazım. Başbakan’da bu cesaret var. Mesela Öcalan İmralı’dan ev hapsine alınabilir” diye konuşmuş.
Zana’nın çıkışı umut veriyor.