Partilerin aday listeleri açıklandı.

Bir tahmin ve tahlil furyası başladı. Kim bu milletvekili adayları? Nasıl bir siyasetin habercisi olacaklar? Nasıl bir siyasetin "yapıcısı" olacaklar diyemiyorum çünkü oldukça açık ki parti yönetimlerinin belirledikleri çizgiyi aşmamaları onların listeye girme nedeni olmuş.

Pekiyi, parti yönetimleri Türkiye'nin ertelene ertelene katlanmış ve kangrenleşmiş sorunları için çareler üretecek yasal ve idari yapıyı bu dönem gerçekleştirebilecekler mi? Bize söylemiyorlar. Oysa biz seçmeniz ve seçimimizi partilerin birbirinden ayrılan çözüm önerileri, değişim teklifleri üzerinden yapmak istiyoruz. Seçimin anlamı bu; yoksa birilerinin hazırladığı listeleri onaylayıp onların bizim vekaletimizi kullanarak kendi bildiklerini yapmaları değil.

Burada dile getirilen belirsizlik sanırım seçim sonrasında daha da koyulaşacak gibi. Belirsizlik giderilmez ve beklentiler önemli oranda karşılanmazsa, memnuniyetsizliğe dönüşme olasılığı yüksek. Umarım bu olmaz. Ama olmaması için şu anda soyut bir tartışma olan "başkanlık sistemi" gibi konularla ülke gündeminin meşgul edilmemesi, gereksiz gerilimlerle siyasi enerjinin harcanmaması gerekir. Başkanlık sisteminin en iyi işlediği ABD'de bile Başkan'ın yetkilerinin T.C. Başbakanı'ndan daha fazla olmadığını bilelim. Eğer murat, Ortadoğu veya Latin Amerika'da görülen otoriter başkanlık ise bizim eksikli parlamenter sistemimizin tamiri ve ıslahı çok daha evladır.

Amacım adaylar ve onlar üzerinden siyaset tartışması değil, parlamento dışında oluşan ve siyasete yakında izi düşecek alternatif ama daha gerçek siyaset parametrelerine dikkat çekmek. Bunu yapmaktan maksat, halkın ve ülkenin gerçek gündemini kaçıran bir parlamentonun başarılı olamayacağı, kendi gündemiyle topluma giderek yabancılaşan bir kuruma dönüşmesi endişesi.

Bugünkü gazeteler iki konuyu işliyorlar. Birincisi, "Anadolu'yu vermeyeceğiz" mesajıyla başlatılan "Büyük Anadolu Yürüyüşü." Duyarlı ve bilinçli pek çok yurttaşımız, doğa haklarının anayasal güvence altına alınması için çeşitli noktalardan başlayan kervanlar halinde yürüyüşe başladılar. Gerekçeleri şu: "Dağları, suları, ormanları satmak, nükleer santraller kurarak bizim ve tüm canlıların yaşam hakkını ipotek altına alarak yurt sevgisi olmaz." (Güven Eken'in kaleminden 13.4.2011 Radikal.)

Tamamen bir gönüllü hareketi olan bu girişim, 10 ayrı koldan içinde çeşitli hayvanlar da olan kervanlar halinde yürüyor. Yürüyüşe yoldan katılanlar oluyor. Her gün yaklaşık 20 km. yürüyorlar, vardıkları yerde konuk ediliyorlar. Rotaları boyunca geçtikleri köy ve kasabalarda çeşitli etkinlikler düzenleyerek Anadolu doğasının katliamına engel olmak ve bu anlayışın siyaset üstü olduğunu vurgulamaya çalışıyorlar. Son durak olan Ankara'ya varıldığında kervanlar kamp kuracaklar ve doğa katliamına olanak sağlayan yasa, yönetmelik ve projelerin durdurulması için gösteri yapacaklar. İşte size güzel bir sivil girişim. Yasa falan da delmiyor. Hepimiz ve ülkemiz adına yapılan bu eyleme kabaca müdahale edilir ve tatsız manzaralar sergilenirse "yurtseverliğimiz" ve "yurttaş severliğimiz"in siyasal ölçüsü de ortaya çıkacak. Bu ölçü gelecek seçimlerin konularından biri olacak.

İkinci konu gazeteye Çerkes Hakları İnisiyatifi adına verilen bir ilan (Taraf, 13. 4. 2011). 17 Nisan'da Kadıköy'de bir mitinge çağrı yapıyor. Amaç şöyle ifade edilmiş: "Yok oluş kaderimiz değildir diyorsan, anadili eğitiminin, okul öncesi ve örgün eğitim sistemine dahil edilmesini, çocuklarının Çerkes dillerinde konuşmasını istiyorsan, devlet eliyle anadili öğretimini/eğitimini; 7/24 ana dilde radyo ve TV yayını talebiyle toplanalım."

"Haydi bakalım, Kürtler'den sonra bir de Çerkesler mi çıktı" dendiğini duyar gibi oluyorum. Önce hatırlayalım: Onlar bizim yurttaşlarımız. Devlet yurttaşlarının ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak için vardır. Onları susturup bastırmak için değil. Üstelik ilanda dile getirilen taleplerine dayanak olsun diye atıf yaptıkları yasal kaynaklar bizim de altında imzamız olan BM hukuku.

İşte seçim sonrasının bazı gündem maddeleri, Meclis'inkiyle pek uyuşmayacak gibi. Seçimde heyecan yok ama seçim sonrası pek heyecanlı olacak...