*Dün akşam Slavoj Zizek ile yaklaşık 2 saatlik özel bir söyleşi yaptım. Dünyanın en çok konuşulan filozoflarından biri ile böylesine bir zaman geçirmek inanın benim de ufkumu açtı. Nasıl açmasın. Kendisini radikal solcu olarak tanımlayan ve sinemadan reklamcılığa kadar her konuda kafa yoran bir isim ile konuştuğunuz zaman siz de olaylara farklı bakmaya başlıyorsunuz. Söyleşinin en ilginç anlarından bir tanesi Mor ve Ötesi grubundan Harun Tekin’in Zizek’e sorduğu soru oldu. Harun’un “Sizce ‘sınıf’ kavramının önemi azılıyor mu?” şeklinde özetleyebileceğimiz sorusu karşısında Zizek afalladı. “Böylesine entelektüel rock yıldızlarınız varsa sırtınız yere gelmez” diyerek söze girdi ve ilginç tesbitlerde bulundu. Benim en ilgimi çeken kısmı grev yapanların değişen kimliğiydi. Düne kadar grev denilince dünyanın her yerinde akla gelen ‘işçi sınıfıydı’ gelin görün ki artık işçi sınıfı için işçi olabilmek bile bir ayrıcalıktı ve dışarıdaki işsiz benzerlerine bakınca durumlarından daha fazlasını isteyecek güçleri bile kalmamıştı. Bu yüzden grev yapanlar daha eğitimli bir sınıfa kaymıştı. Doktorlar, öğretmenler, mühendisler hatta polisler…

*Zizek’in bir diğer ilginç gözlemi “iyi bir insan nasıl olur?” sorusu üzerineydi. Yaklaşık 20 dakika bu soruya cevap verdi. Burada da benim ilgimi çeken ‘iyilik yapmak için iyi bir insan olmanın şart olmadığı’ tespitiydi.

*Dünyanın bu en çok tartışılan Felsefecisi Türkiye’nin karşısına çıkacağı bir televizyon programına bırakın smokin giymeyi yırtık pırtık bir tişörtle katıldı. Boynunda bir fuları bile yoktu. Yazıklar olsundu!

*Geçen hafta Ayşe Arman Hürriyet’teki köşesinde korkunç bir mektuba yer verdi. Yetkililerin sorumsuzlukları nedeni ile bir kayak kazasında hayatını kaybeden 17 yaşındaki Aslı Nemutlu’nun güya kendi Facebook sayfasında yayımladığı bir kompozisyonu yorumlayan NLP uzmanı Cengiz Eren’in mektubu acımasız ve gaddarcaydı. İnternet sitesine girip CV’sine baktığınızda tıp eğitiminin kıyısından bile geçmemiş olan Cengiz Eren adlı bu NLP ‘uzmanı’ şahsın mühendislik eğitimi aldığını okuyorsunuz. Mesleğine Ereğli Demir Çelik Fabrikasında yüksek fırın montajı yaparak başlayan bu ‘uzman’ gel zaman git zaman, o seminer senin bu seminer benim derken NLP uzmanı oluvermiş. Başlı başına tartışmalı bu NLP uzmanlığı yetmezmiş gibi 17 yaşındaki bir çocuğun ölümünün ardından ailesini, eğitmenlerini suçlayacak bir yazı yazıp, Ayşe Arman’ı kafa kola alıp yayınlatabilecek bir çevre de edinebilmiş kendisine. Bir kaç seminere katıldıktan sonra ölen bir çocuğun ardından ahkam kesmek bu kadar kolay işte sevgili seyirciler. Ey ülkemizin psikiyatrları, psikologları siz daha onlarca kitabın, sınavın, eğitimin arasında yıllarca debelenip durun! Nitekim CNNTÜRK’de karşılaştığım psikiyatr Yankı Yazgan da bu konuyla ilgili burnundan soluyordu. Bu NLP uzmanımsısının gaddar yazısı yayımlandıktan sonra Aslı ile kayak yapan pek çok çocuğun aileleri de zan altında kaldı. Zeynep’in ana babası ise kırgın, üzgün öfkeli… Hadi bizim kızımız yok bu insanlarla gerekli empatiyi kuramıyoruz diyelim. Peki Ayşe Arman (bunu söylemek istemezdim ama bu yazıyı sorgusuz sualsiz bastığın için sen söylettin) Allah korusun senin kızının başına böylesine cinayet gibi bir kaza gelse ve bir NLP uzmanı bu ölümün arkasından böyle ahkam kesse sen ne yapardın. Geçtim o yazıyı gazeteye basmayı, okumaya canın dayanır mıydı? Şimdi bir de o aileleri gözünde canlandır bakalım…
Aslı Nemutlu’yu hırsı, ailesinin yanlış yönlendirmesi ya da kayak hocaları öldürmedi. Tam tersi kayak pistinde zamanında alınmayan tedbirler, kurulamayan koordinasyon, yanlış yere çakılan kazıklar ve tesislerdeki sahipsizlik öldürdü. Durum böyleyken kalkıp yavrularının acılarını bile yaşayamayan bu acılı ana babayı suçlayacaksanız öyle mi ?

NLP’niz batsın sizin.
*Taksim’e bir Topçu Kışlası adı altında AVM yapılıyor. Gerçek bir şehircilik cinayeti ile karşı karşıyayız. Yıllardır Taksim’deki AKM’yi açamayan hükümet gözünü şehrin tek yeşil alanına dikmiş durumda. Burayı daha da yeşillendireceğine ağaçları işaretlemişler kesmeye hazırlanıyorlar. Bu projeyi düşünen, hayata geçirene, izin verene ve o ağaçları kesene yazıklar olsun…

*Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay aradı ve sinema yardımlarında Malkoçoğlu tarzı filmlere teşvik verilip sanat filmlerine teşvik verilmeyeceği iddialarının kendi kurum içinde kızağa çektiği personelin yalanları olduğunu söyledi. Evet bu kadar net söyledi.

*Davos ile ilişkilerimiz bir kaç yıldır Ertuğrul Özkök düzeyine indirildi. Bu şu anlama geliyor. Eskiden Davos dediğimizde aklımıza dünya devlerinin aldığı ekonomik kararlar, küresel ekonomiye yönelik ilginç fikirler ve paha biçilmez bir düşünce cimnastiği gelirdi. Oysa şimdi kim nerede parti verdi haberleri, Mick Jagger ile fotoğraf çektirememe ıstırabı, Murdochgillerin özel hayat maceraları geliyor.

*Başbakan Erdoğan, Ahmet Altan ve Perihan Mağden hakkında dava açmış. Eleştiri yapan bir gazetecinin dava açılmadan hakkından gelinmesindense hukuka hesap vermesine bin kere razıyım. Basın özgürlüğüne sahip çıkmada geldiğimiz noktaya bakar mısınız?