Matbaa ve baskı teknolojileri 200 yıllık sosyal, ekonomik ve politik sistemin teknolojik alt yapısını oluşturdu. Matbaanın yaygınlaşmasını takiben toplumsal sistem, sözleşmeler ve yazılı yasalar üzerine kurulmaya başlandı. Bir sözleşme, yazı dili ile oluşturulan statik kavramlar ve hükümlerden oluşuyordu. Sözleşmelerin basılmasının toplum üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bunlardan en önemlisi kağıt paradır. Her kağıt para bir sözleşmedir ve matbaa bu yolla finans sistemini enformize eder.  Endüstri ve ticaret de yine basılı anayasalar, yasalarla, yönetmelik ve sözleşmelerle düzenlenir. Temel olarak basılı yasalar devletlerin işletim sistemleridir.  Ulus devletlerin kurulması 18. Yüzyılda gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişim (matbaa ve gazete, elektrik ve telgraf) ile mümkün olabilmişti.

Basılı yayınlar üzerine kurulan medya, siyaset ve ekonomi sistemi, az sayıda üretici çok sayıda tüketiciyi zorunlu tutan bir yapıda oluştu. En gelişmiş demokrasilerde bile siyasi ve ekonomik güç az sayıda insanın elinde toplanır. Bugün gelişmiş demokrasilerde meclisteki temsilcilerin çoğunun avukat olması da tesadüf değil. Avukatlar yazılı sözleşmelere dayanan toplumsal sistemin, devletlerin işletim sistemlerinin açıklarını bulan ve bu açıkları güçlü olanların lehine kullanan hackerlardır.

Matbaa teknolojisinin Avrupa genelinde yaygınlaşması yaklaşık 200 yıl sürerken, internet teknolojisi 20 yıl gibi bir sürede tüm dünyaya yayıldı.  Ancak toplumsal sistemlerin dönüşümü elbette bu denli hızlı olmuyor. İnternetin ilk dönemlerinde toplumsal değişime yönelik büyük bir beklenti oluşsa da, mevcut düzenin direnci ve interneti kendi çıkarlarına göre yönlendirme kapasitesi toplumsal değişimi sınırlandırdı. Bugün dijital dönüşüm olarak adlandırılan süreç ise daha çok mevcut kurum ve kuruluşların internete adapte olmasıdır. Her ne kadar Silikon Vadisi ideologları geleneksel kapitalizmin yıkıldığını iddia etseler de, finansal sistemin ve onun yansıması politik sistemin başka bir şeye dönüştüğüne yönelik ciddi bulgular henüz yoktur. Sözü edilen değişim, kapitalizmin dijital ekonomiye ayak uydurmasından, dijitalde yeniden üretilmesinden başka bir şey değildir. Bununla birlikte internet ekonomik sistem üzerindeki yıkıcı potansiyelini Bitcoin deneyimi ile bir kez daha gösterdi.

Satoshi Nakamoto, 9 sayfalık bir makale ile dünyanın en güçlü 500 süper bilgisayarından 10.000 kat daha güçlü bir bilgisayar ağı, binlerce yazılımcı, kullanıcı ve şirketten oluşan bir ekosistem üretti. Üstelik hiçbir merkezi otoriteye, devlete, şirkete ya da uluslararası düzenleyici bir kuruma ihtiyaç duymadan. Bitcoin yeni bir finansal sistemin potansiyelini barındıran bir kaldıraç etkisi yarattı. Onun alt yapısı Blockchain teknolojisi ile son birkaç yılda oluşturulan platformlar ise değişimin sadece finansal sistem ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Blockchain, her türlü insan faaliyetinin gayri-merkezi bir yapıda politik, sosyal, bilimsel ve insani her türlü sorunu çözme ve insan faaliyetlerini yeniden yapılandırarak yeni yönetişim modelleri ortaya koyma kapasitesine sahip.

Örneğin, siyasal alanda, Blockchain teknolojisi ile oluşturulan elektronik oylama sistemleri mevcut seçimlerin birçok problemini çözebiliyor.  Daha önce Seçim Güvenliği ve Blockchain adlı yazıda açıklamaya çalıştığım gibi, kimlik doğrulayabilen, anonimliği koruyabilen, verileri şifreleyen ve eşler arası ağlarda çalışabilen dağıtık bir veri-tabanı oluşturabilen Blockchain teknolojisi ile güvenli bir seçim yapmak mümkün. Oyların özel sunucular yerine herkes tarafından denetlenebilen bir blok-zincirinde saklanması ile seçmen bir seyirci olmaktan çıkarak, sürece aktif bir şekilde katılabilir ve kamu görevlileri ve siyasetçilere güvenmek zorunda kalmayabilir. Bu tür bir güvenlik ve şeffaflık geleneksel seçim sistemleri ile analog veya elektronik olarak sağlanamaz.

Ancak Blockchain’in siyasal alana getirdiği paradigma değişikliği salt bir seçim sürecine de indirgenemez.  Egemenliğin Tanrı’da, liderde, ya da her 5 yılda bir yapılan güvenliği tartışmalı seçimlerde tercihini gösterebilen muğlak bir millette değil aynı ağa bağlı bireylerde somutlaştığı yeni bir paradigma çok da uzakta değil. Son 10 yıldır siyasal alanda yapılan Blockchain uygulamaları, vatandaşların karar verme süreçlerine katılımını teşvik eden, 5 yılda bir oy kullanarak değil hemen her konuda düşüncelerini ve tercihlerini ifade edebileceği yönetişim araçlarının mümkün olduğunu gösteriyor.  Doğrudan demokrasi ya da Akışkan Demokrasi olarak adlandırılan bu sistemlerle, vatandaşlar ilgili ve bilgili oldukları konularda tartışmalara katılarak oy ile tercihlerini belirtirken; bilgili olmadıkları konularda oylarını güvendikleri başka vatandaşlara delege ederek siyasal karar verme süreçlerine tam anlamıyla katılım sağlayabiliyorlar.  Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyanlar Bir Yazılım Olarak Demokrasi adlı yazıma göz atabilirler.  

Bitcoin ve Blockchain teknolojisinin insanlığın önüne sunduğu fırsat ve potansiyelleri 3 yazı ile anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Blockchain konusunun salt bir finansal teknoloji meselesi olmadığını, bunu aşan politik ve sosyal bir paradigma değişikliği olduğunu göstermeye çalıştım. Elbette bu, bir değişim potansiyelidir. Yerleşik düzen ve güç ilişkileri kolay bir değişikliğe izin vermeyecektir. Ancak tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de, giderek artan gelir adaletsizliği, temsil ve fırsat eşitsizliği, doğa talanı, terörizm ve göç meseleleri konularında derdi olan kurum ve bireylerin bu potansiyelin farkına vararak dikkatlerini Blockchain teknolojilerine vermeleri, küresel ölçekte bu teknoloji ile ilgili tartışmalara ve uygulamalara dahil olmaları ve mikro ölçekte uygulamalar ile deneyim ve birikim kazanmaları zorunluluğu da ortada durmaktadır.

Bitcoin ve Blockchain yeni bir finansal araç değil toplumsal bir paradigma değişikliğidir. Önümüzdeki yüzyılın sosyal, ekonomik ve politik sisteminin teknolojik alt yapısını oluşturabilir. Gelecekte değil bugün inşa edilmesi gereken bir alt yapı.