Olağanüstü Hal (OHAL) düzenlemelerini uzatan ve ekonomik düzenlemeleri de içeren torba kanun teklifi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.

Teklif ile “terörle mücadele” kapsamında kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri alınması gibi birtakım tedbirlere ilişkin düzenlemelerin süresi 31 Temmuz'dan itibaren 3 yıl uzatılabilecek.

Uygulaması uzatılan olağanüstü durumla:

“- Toplu suçlarda gözaltı sürelerinin 12 güne kadar uzatılması

- Şirketlere yargı kararı olmaksızın kayyum atanması

- Mahkeme kararı olmadan kamudan ihraçlara izin verilmesi gibi normalde süresi 31 Temmuz’da dolacak pek çok OHAL uygulaması 3 yıl daha uzatılıyor”.(1)

Böylece üçer yıllık uzatmalarla, olağanüstü durumu kalıcılaştırılarak, geniş halk yığınlarının nefes alamadan yaşaması sağlanmaya çalışılacak. Olağanüstü durum, normal duruma dönüştürülecek.

Bu uygulamaların ya da bu alanlarda alınacak olan yeni önlemlerin demokratik bir hukuk devletiyle uzaktan yakından ilişkisi olamaz.

Bundan önce uygulanan olağanüstü durumlar, bu ülkenin hangi temel sorunlarını çözebildiğini düşünelim.

Kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, görevden atılması, rütbelerinin sökülmesi, kazanılmış hakların alınması anlamına gelmekte, bu uygulamalar ancak yargı kararıyla yapılabilecek işler. Yürütme erkinin yetkileriyle olabilecek işler değil.

Olağanüstü durum uygulamaları bu ülkenin hangi sorununu çözdü? Ülkenin kör topal ilerleyen demokratik geleneklerini, çağdaşlık algılarını, laiklik kırıntılarını, uygar ülkeler düzeyine doğru ilerleme adımlarını yerle bir etme yanında, şu olumlu gelişmeyi sağladı diye gösterebileceğimiz bir gelişme yok.

Bir yandan AB’nin gözünü boyamak için açıklandığı ileri sürülen Yargı Reformu Paketi ile hukuk ölçütleri (standartları) yükseltilmeye çalışılıyor, diğer yandan 5 yıl önce uygulamaya konulmuş OHAL hükümleri üç yıl daha uzatılarak kalıcı duruma getiriliyor.

Önceki dönem CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm:

"Ankara işlenen bir cinayetin ardından cinayeti işleyen kişi 'Ben 15 Temmuz'da dağıtılan silahla bu cinayeti işledim' diye itiraf etmişti. Biz de bu olayın izini sürdük, devletin resmi sitelerine girdik ve gördük ki 2014 yılında 14 bin 682 kayıp silah var. Darbeden sonra bu rakam 107 bine çıkmış. Bunu defalarca sorduk ama cevap vermediler. İçişleri Bakanlığı'nın sitesinde 'Bu silahlar 1944'ten beri kayıp' diye yazdılar. Bu gülünç bir şey. Onun öncesinde, Türkiye'de ciddi bir silahlanma var, bunu da gündeme getirdim. 25 milyon ruhsatsız silah bulunmaktadır. Bakkaldan ekmek, peynir alır gibi silah temin ediliyor. Bir tarafta kayıp ve çalıntı silahlar var, hesabı verilmiyor; diğer tarafta bireyse silahlanmanın önü açılmış durumda. Bunun peşini bırakmamalıyız çünkü hepimizin can ve mal güvenliği tehlikede. Tabii 'herkes' derken, iktidar ve yandaşları silahlı”.(2)

Ortaya çıkan bu durum, özgürlüklerin üzerinden silindir gibi geçildiği “Olağanüstü Durum (Hal) döneminde yaşanan bir gerçek. 107 milyon kayıp, 25 milyon izinsiz silah bulunan dönem, olağanüstü durumun uygulandığı dönem.

Olağanüstü dönemlerin sorun çözemediği, sorun ürettiği görülüyor.

Kırmızı Bülten’le aranan suçluya silah taşıma izni verilmesi, olağanüstü durumun olduğu dönemde yaşandı.

Ülkelerin, insanlığın sorunları baskı yönetimleri, keyfi yönetimlerle değil özgürlükler içinde demokratik adımlarla, küresel hukukun yaşama geçirilmesiyle çözümlenebiliyor. Baskıcı, hukuk dışı uygulamalarla sorunlarını çözmüş, gelişme yolunda adımlar atabilmiş, uygarlaşabilmiş, demokrasisini kurabilmiş bir yeryüzü ülkesi yok.

Baskıcı yönetimleri değil, demokratik uygulamaları, insan hak ve özgürlüklerini yaşama geçirmek gerekmekte. Yapılması gereken budur.

----------------------------------------

(1) Altaylı, Fatih, Yargı Reformu torba ile çöpe atılıyor, Haber Türk İnternet Gazetesi, 10.07.2021

(2) Erol, Ezo, Mehmet Tüm: 107 bin kayıp, 25 milyon ruhsatsız silah var, Artıgerçek.com.tr İnternet Gazetesi, 14.07.2021