Sonunda Kemal Kılıçdaroğlu “Alevi” olduğunu açıkladı. Yıllardır gizlemeye çalıştığı dinsel kimliğini açıkça söyledi. Bugüne değin Alevi bir valinin olmadığı ülkede, Alevi kimliğiyle Cumhurbaşkanlığına doğru koşuyor. Bakalım bu koşuda yolu kesilecek mi, önü açılacak mı? Bunu çok yakın zamanda göreceğiz. Kimse korkmasın Türkiye Cumhuriyeti bu nedenle yıkılmayacak, yalnızca bu nedenle de ayağa kalkamayacak.
 
Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini, Karadeniz’de petrol, doğal gaz bulmuş gibi birilerinin, büyük bir çarpıtmayla kullanacağını göreceğiz. Ama çabaları boşuna olacak, bu ülkenin gözü kapalı, düşüncesinin tutsağı olmuş insanları yanında, bilinçli, ırk, soy, din farklılıklarını aşmış insanları da var. Sağduyulu insanlar, körü körüne inançlarına yenilmiş insanlarının düştükleri tuzağa düşmeyecekler.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin, İran İslam Cumhuriyeti, Afganistan İslam Emirliği, Pakistan İslam Cumhuriyeti, Suudi Arabistan Krallığı, Arap Emirlikleri gibi Hurma Kültürü’ne, ilkel yaşam koşullarına dönmesi durumunda neler yaşanacağını tartışan yok.
 
Barack Obama, İslam bir Afrikalı olarak ABD Başkanlığı yatı.
Meksika kökenli bir kadın olan Condoleezza Rice, ABD Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Farklı dinlerden, ırklardan, cinsiyetlerden insanlar, ADB, Fransa Cumhuriyeti, Hollanda Krallığı, Norveç Krallığı gibi ülkelerde, Bakan, Başbakan, siyasal partilere başkan gibi konumlara gelebiliyorlar. Hiç irinin ülkesi elinden gitmiyor. Kimse dininden, kendi ırkından yoksun kalmıyor. Kimse farklılıkları sorun etmedi, etmiyor. Bu yaklaşım, farklılıkların bir arada yaşamalarına katkı sağlıyor.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nde, Yugoslav kökenli bir aileden gelen Kenan Evren Genel Kurmay Başkanı, Devlet Başkanı oldu. Bulgar göçmeni bir ailenin çocuğu olan Celal Bayar, Cumhurbaşkanı oldu. Kırım Tatarı kökenli bir aileden gelen Adnan Menderes Başbakan oldu. Polonya Cumhuriyeti’nde adam öldürmekten suçlu olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne kaçan Ahmet Paftalı, İstanbul Emniyet Müdürü, Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı oldu. Bu liste çok uzatılabilir.
 
Bugüne değin, binlerce yıldır bir arada yaşadığımız Alevilerden bir kişi vali olamadı. Binlerce yıldır bir arada yaşadığımız Ermeniler, askerde er olmanın bir üst basamağı olan onbaşı olamadı, olamıyorlar.
 
Kimlikler üzerinden siyaset
 
Türkiye Cumhuriyeti’nde, kimlikler üzerinden çok boyutlu ayrımcılık ve kutuplaşma yaşandı, yaşanıyor. İnsana “insan” olmanın ötesinde giydirilen kimlikler, bizi insanlık ailesiyle kucaklaştırmaktan uzaklaştırdı. Kendi inanımızdan kopardı. Bu ayrımcılık, kutuplaşma egemenler dışında, toplumun hiçbir kesimine yarar sağlamadı.
 
Kimse, Avrupa Birliği uyum süreçlerinden neden koptuğumuzu, bunun geleceğimize, çocuklarımıza nasıl bir dünyada yaşama zorunluğu getireceğini düşünmüyor.
 
Soğanın 30 TL olmasından çok Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini tartışarak zamanlarımızı tüketiyoruz. Bu gereksiz, kısır tartışmalar bizi hiçbir yere taşıyamıyor.
 
Halk yığınları, gerçek sorunlarını düşünmekten, tartışmaktan, dile getirmekten uzaklaştırıldıkları için kurulan ırksal, dinsel tuzaklar, çürüyecek, kırılacak. İnsan yığınları, kendilerini gerçekleri görmekten uzaklaştırmaya çalışanların gerçek yüzlerini görmeye başladılar. Dünyanın gidişi bu yönde.
 
“İnsan” kimliği dışında kullanılan tüm kimlikler, insanları bölüp parçalayarak kolayca yönetmek isteyenlerin kafalarına fırlatılmalı. İnsanoğlu ya hep birlikte sorunlarından kurtulacak ya da hep birlikte yok olacak. Kutuplaştırmalar savaştan, yıkımdan, ölümlerden başka bir işe yaramıyor.