Türkiye'nin en kolay yapılan işlerinden biri parti kurmaktır.

Nasıl kurulur bir parti?

Ankara'da kendinize bir otel lobisini, bir kafeyi ya da olmadı bir simit sarayını merkez seçersiniz. Elinizde insanların telefonları olur ve işe başlarsınız...

30 eski bakan, 30 eski sağcı vekil, 30 eski solcu vekil, 30 Alevi, 30 kadın, 30 emekli profesör, 30 görevde profesör, 30 doçent, 30 yazar, 30 eski yeni gazeteci, 30 sendikacı, aktivist, 30 eski yeni sosyalist, 30 ev hanımı, 30 iş insanı, 30 doktor, 30 avukat, 30 sanayici, … liste uzadıkça uzar.

Nereden mi bulacaksınız bunları? Bu soru yanlış, nasıl eleyeceksin insanları, esas bu soru doğrudur. Zira Ankara ve Türkiye eski siyasetçi çöplüğüdür. Kendini bir partinin yetkili organında görmek isteyecek binlerce insan var. Burada mesele herkese rütbe verip veremeyeceğinizle ilgilidir. Yoksa insan kaynağından bol bir şey yoktur.

Yapacağınız görüşmelerde az heyecan, az motivasyon ama bolca kişisel vaat ile meseleyi çözersiniz.

Partinin sağcılığı, solculuğu önemli değil, zira hepsi tıpkı aynı olmasa da genel olarak tüm partiler aynıdır.

Bu denli insan kaynağının olduğu yerde esas maharet doğru elemeyi yapmak ve elediğiniz insanı küstürmeden yedeklemek, buna siyasal hüner denir. Bunda da şahsi vaatler konusunda gerçekçi olmanız ile orantılı başarılı olursunuz.

Koca koca eski bakanlar, eski vekiller, yazarlar, gazeteciler hele hele akademisyenler bu denli mi siyasete hevesli ve meraklılar? Maalesef evet.

Misal tıp profesörlerinin siyasete bu denli meraklı olmalarını hayatım boyunca anlamamışım...

Elinizdeki insan kaynaklarına parti programı, tüzüğü, sloganlarını hazırlatmaya baslarsınız. Hatta isterseniz aradan seçim beyannamesi ve beş altı konuda rapor yazdırırsınız. Zira bu insan kaynakları siyasete hevesliler ama kendi alanlarında eğitimliler. Profesör mesela, boru değil, ya da eski bakan, eski vekil, doktor, avukat mühim yani.

Bu arada şehirlere el atmaya başlarsınız. Her şehirde sizin bir tanıdığınız vardır, eğer öyle bir işe girişiyorsanız, yoksa zaten elinizdeki insan kaynaklarından şehir listeleri de hazırlarsınız.

Eğer vitrine birkaç bilinen tanınan insan ikame edebilmişseniz, Türkiye'nin her şehrinde il başkanı olmak isteyen onlarca kişi diğerini bertaraf etmek için çabalayacaktır. Burada maharet, kimseyi küstürmeden, sürece dahil etmektir.

Bu altı aylık bir süreçtir. Hatırlar mısınız DEVA Partisi kuruluş sürecinde hep şu argümanı kullandı. Çok başvuru var, sağlıklı değerlendirme yapmaya çalışıyoruz. Evet bu yalan değildi muhtemelen. Zira bu DEVA Partisine olan ilgi değildi, vitrinine birkaç tanınan adam koymuş herhangi bir partiye olağan ilgidir.

Organize ettiğiniz gücün ekonomik gücü oranında partiye bina aramaya başlarsınız. Bu üç dört katlı bir apartman olabilir. Kat olabilir, en kötüsü çift daire olur. Sizin maharetinize kalmıştır. Eğer Ankara kira ve emlak piyasasını biliyorsanız, doğru ve ekonomik yeri belirlersiniz.

Kızılay'da değil de İncesu'da, Çankaya'da değil de Esat'ta. Söğüözü'nde değil de Maltepe'de. Yer kolay.

Afili bir isim, logo, renkler, parti bayrakları falan filan...

Ana bir internet sayfası, partiye bağlı üç beş haber sitesi, sosyal medya hesapları, Youtube TV'si, herkes kadar yetse de siz herkesten bir adım daha fazla yaparsınız.

Alın size şahane bir parti. Çok hevesliyseniz genel başkanı olun. Yok az akıllıysanız partiye daha popüler ve ortak mutabakat sağlayacağınız bir genel başkan koyarsınız. Elinizdeki tüm insan kaynaklarına birer pozisyon icat edersiniz. Gölge kabine, parti genel idare kurulu, parti yürütme kurulu, parti meclisi, danışma meclisi, komisyon başkanlıkları bilmem ne bilmem ne...

Hayırlı olsun parti azami bir yılda hazır.

Ha birde inanç, ideoloji ya da ortak görüş partisi vardır. O çok daha kolay ve hızlı kurulur. Söz misal, olacak değil de sadece örnek için veriyorum. Müslüman sol parti kuracaksınız. Bu partinin çerçevesi bellidir, yer alacak kadroları da bellidir, geri planda birikmiş söz söylem de vardır. Bu tür bir parti, "beş dakika da Beşiktaş" hesabı ile kurulur. Söz, söylem belli, çerçeve belli, aktörler belli, üç beş toplantı yeter. Büyük fotoğraf zaten ortaya çıkar. Bunu örnek için verdim, yoksa Müslüman solcular akıllıdır ve süreci okumayı bilirler.

Peki ne işe yarayacak yeni kurulmuş bir parti?

Hiç! Bizim de bir partimiz olsun hesabı. O kadar.

Ne işe yarayacak bu parti veya partiler? Tekrar soralım.

Yaşa çok yaşa partim, genel başkanım, bayrağım, flamam.

Ben doğruyum bana güven, ben çözeceğim.

Eeee başka?

Başka yok!

Türkiye bir yangın yeridir şimdi ve bu yangın daha büyüyor.

Anti demokratik uygulamalar, hukuksuzluk ve yoksulluk ve daha neler neler...

Böylesi yağma, talan, baskı, yoksulluk varken ülkede ben parti kurayım adresim belli olsun diye bir faaliyet ayıp kaçmaz mı?

Bugün yapılması gereken demokrasi güçleri arasında iş birliğini örmektir. Partiler, bireyler, kurumlar arasında iş birliğinin imkân ve olanaklarını oluşturmaktır.

Bayanlar, beyler hukuksuzluk, baskı, yoksulluk hepimizin hayatını yavaş yavaş esir aldı, alıyor. Dönem otokrasi dönemidir. Çözüm ise demokrasi, hukuk ve kamu ekonomisi için iş birliğini örmektir. Hem de büyük bir uzlaşı ile.