2000’li yılların ortasında Türkiye’de çok tuhaf bir milliyetçi iklim hüküm sürüyordu. İstanbul’da ulusalcı bir grup adliyeleri nerede ise kuşatmış, Türk aydınlarının yargılandığı tuhaf bir düzen oluşturulmuştu. Ana akım medyada bu zevatın kalemşorları at koşturuyor, milliyetçilik rüzgârları sol sosuna batırılıp ulusalcılıkla kavuşuyordu.

İstanbul’da estirilen bu rüzgâr Anadolu’ya yayılırken kırılıyor, küçülüyor ancak etkisini yitirmek yerine keskinleşiyordu. Trabzon’un sokaklarında kimilerimizin ‘taşra milliyetçiliği’ olarak tanımlayabileceği bir akımın kol gezmesine biraz da bu rüzgârlar neden olmuştu.
Trabzon’daki mikro ölçekli bu sert rüzgârlar kimi zaman basın açıklaması yapmaya kalkan solcu öğrencilere linç girişiminde bulunuyor, kiminde rahip öldürüyor, kimi zaman ise McDonald’s bombalamasına kadar işi götürebiliyordu. Hrant Dink cinayeti işte böyle bir atmosferde planlanmıştı. Trabzon’daki istihbarat teşkilatları böyle bir ‘suikast’ ihtimali olduğunu biliyorlar ancak ya ciddiye almıyorlar ya da başka bir hesabın içinde görmezden geliyorlardı.
Jandarma İstihbarat’ın Hrant’ın o gün öldürüleceğinden haberi var mıydı bilinmez ancak Hrant Dink öldürüldükten sonra yaşanan gelişmelerden anlıyoruz ki Trabzon Emniyeti’nin yoktu. Haberi İstanbul Emniyeti’nden gelen bir telefonla aldılar. Haber doğrulanınca Trabzon, İstanbul ve Ankara emniyetlerinde büyük bir panik başladı. Ankara’da istihbaratın başına 6 ay öncesine kadar Trabzon’da görev yapan ekip gelmişti. Saatler içinde bu üç şehirde paniğin büyümesinin nedeni istihbarat elemanı Erhan Tuncel’in bu cinayetin işleneceğini aylar önce haber vermesiydi. Her üç ilin emniyet kayıtlarında da bu ihbar gözüküyordu. İşte o an bu işin Emniyet’in başına büyük bela olabileceği netleşti. Emniyet’te herkes kılıçlarını da o an çekti.
İstanbul’daki Dink operasyonunu düzenleyen istihbarat müdürü Ankara’ya çağrılıp görevinden alındı. Yerine Trabzon’dan Ankara’ya gelen ekipten bir isim atandı. Bugün yani olaydan 5 yıl sonra Hrant Dink cinayeti sonrasında yaşanan o heyecanlı günlere soğukkanlılıkla baktığımızda ortada asker ve emniyet yetkililerin ihmalinin araştırılmasındaki gerekliliği çok net görüyorsunuz. Ancak Hrant Dink cinayeti aynı zamanda emniyetin içinde ne zamandır ertelenen bir kavgayı da ateşlemişti. Başta istihbarat olmak üzere zaten saflar çoktan birbirinden ayrılmış, çeşitli emniyet müdürleri etrafında kümeleşmeler başlamıştı. ‘Cemaatçi iddia edilen polislerin başka polisleri cemaatçi ilan ettiği bir kavga’ şeklinde özetleyebileceğimiz bu gerilim yıllardır yükselerek büyümüştü.
Hrant Dink cinayeti tartışmalarının başladığı o günlerde ilginç ve tarihi bir olay daha yaşandı. Ergenekon, emniyette herkesin yıllardır bildiği ancak bir grup emniyet müdürünün inanmadığı bir örgüttü. Trabzon’dan Ankara’ya, Ankara’dan İstanbul’a gelen ekip Ergenekon operasyonlarını başlattı. Böylece İstanbul’da Hrant Dink’in yargılandığı mahkemeyi kuşatan isimler, Trabzon’da Hrant Dink’in öldürüleceğini daha önceden bilmesi muhtemel emniyetçiler tarafından dalga dalga gelen operasyonlarla tutuklanmaya başladı. Her şey birbirine karıştı! 

Kim kimi yargıladı?
Hrant Dink davası iki ayrı koldan görüldü. İlki Nedim Şener’in dava dosyası ile ilgili yazdığı iki kitabın davasıydı. Bu kitaplarda Nedim Şener olayları daha çok emniyetin bir kanadının bakış açısına dayandırıyordu. Soruşturma öncesinde ve sonrasında bazı emniyet görevlilerine dava açılmasını savunuyordu. Dava emniyet görevlilerine açılmadı tam tersi adı geçen emniyet görevlileri Nedim Şener’e davalar açtılar. Bu davalarda cinayet soruşturması ile ilgili yeni ve ilginç detaylar öğrenildi.
İkinci dava ise Hrant Dink’in ölümünün araştırıldığı cinayet davasıydı. Burada ise Hrant Dink’in ailesinin avukatlarının tüm ısrarına rağmen mahkeme adı geçen kolluk güçlerine ait pek çok bilgi ve belgeye ya ulaşamadı ya da hiç talep etmedi. Nedim Şener açılan davalardan beraat etti. Polislerin adı diğer davada pek de anılmadı. Bu sırada tuhaf bir şey daha oldu: Gazeteci Nedim Şener’in Hrant Dink cinayetinin sorumlusu olarak gösterdiği emniyetçiler, Nedim Şener’e başka bir soruşturma yüzünden operasyon düzenlediler. Nedim Şener tutuklanıp cezaevine giderken operasyonu düzenleyen emniyet müdürleri de kızağa çekildi. 

Krizde yeni cephe; yeni Dink davası
Devlet Denetleme Kurulu’nun Hrant Dink soruşturması aslına bakarsanız bize bilmediğimiz yeni hiçbir şey söylemiyor. Düne kadar böyle bir rapordan sonra yeni adımlar atılacağını beklemek de hayal olurdu. Ancak bugün çok önemli bir fark var. Ak Parti ile Cemaat (Camia!) arasında dengeler değişti. Düne kadar herkesin bildiği gerçekler sanki ilk kez duyuluyormuş gibi hükümete yakın gazetelerin manşetine bu yüzden bugün taşınıyor. Ergenekon soruşturmaları bitti. Özel yetkili mahkemelerin gücü tartışılmaya başlandı. Eski dostlar hafiften düşman oldu. DDK raporunun gücü eski günlerde olsa bu dosyayı yeniden açmaya yetmezdi. Oysa bu yeni oluşan konjonktür Hrant Dink davasını yeniden açabilir. Bu, adı konulmamış bir krizde açılan yeni bir cephe demektir.