Silahlı Kürt hareketinin müzakereler öncesi veya sırasında 'en fazlasını' koparmak için şiddetten vazgeçmemesi...

Silahlı Kürt hareketinin müzakereler öncesi veya sırasında 'en fazlasını' koparmak için şiddetten vazgeçmemesi, hükümetin 'açılım' girişimin parametrelerinin ne olduğu konusundaki belirsizlik, hepimizi ümitlendiren barış havasının dağılmasına neden olmuştu. Habur'dan sonra tekrar şiddet-daha büyük şiddet sarmalına döndük. Bu yöntemin sonuç getirmeyeceği, hatta amacına ihanet ettiği bitmeyen PKK saldırıları ve Uludere kazası ile ortaya çıktı.

Çözüm değil yöntem

'Kürt sorunu' denen karmaşık sistem sorununun çözümü kaçınılmaz hale geldiği bir dönemde CHP, bir teklifle ortaya çıktı ve hükümete işbirliği önerdi. Sevinmek gerekir ki hükümet de teklifi kabul etti. Şimdi iki yol arkadaşı var ama gidilecek yol daha belli değil. CHP'nin teklif ettiği sadece bir mekanizma. İçeriği şu: Meclis'te bir uzlaşma komisyonu kurulacak. O, sorunun tanımı konusunda bir çerçeve çizecek ve bir Akil İnsanlar topluluğu konulan tanı (teşhis) doğrultusunda tedavi yöntemi önerecek. Güzel!

Hemen itirazlar başladı: "Efendim 'Akil Adamlar' sözü Öcalan'ın." Bunu söyleyenlerin aklından değil niyetinden şüphe etmek gerekir. Ne akıl, ne adam ne de komisyon adı geçen kişinin icadı değil, tekelinde de değil. O zat nefes alıyor diye nefes almayı, uyuyor diye uyumayı mı bırakacağız? Niyet belli: Çözüme itiraz. Çünkü iç çatışma ve gerilim biterse, varlıklarını çatışma ve gerilime borçlu olanlar ile Türkiye'nin ayağına bağlı bu gülleden kurtulduktan sonra ne kadar hızlanacağını ve güçleneceğini bilenler gelişmeleri engellemek istiyor.

Bu anlaşılır bir şey. Ama kendisine 'milliyetçi' deyip de tüm ulusun iyiliğine olacak böyle bir sürece karşı çıkmak milliyetçiliğin doğasıyla çelişiyor. Diğer yandan millet/ulus, tüm yurttaşları kapsamıyorsa, kapsamayacaksa, milliyetçilik kendi vatanında bir savaş çağırısından başka nedir ki? Gerçek milliyetçilerin -tabii ırkçı değillerse- vatandaş olan Kürtler'le bir kavgaları olmaması, onları da içine alan güçlü bir millet projesine kafa yormaları, gönül yatırmaları gerekmiyor mu? Yoksa milliyetçilik yurttaşlar arasında süren kırımın gerekçesi olacak ve vatan şimdi olduğu gibi 'egemen' ve 'dışlanan' (karşı) milliyetçiliklerin savaş alanı olacak. Tüm yurttaşları içeren bir ulus oluşturmak yine mümkün olmayacak.

Partilerin durumu

CHP-AK Parti buluşması ve ön anlaşması "çözümsüzlük" duygusunun koyulaştığı, süren şiddetin duygusal kopuşa neden olacak boyuta vardığı bir aşamada hükümet için bir çıkış sunuyor. CHP için ise başta bu soruna kaynaklık eden vesayetçi idari sistem ve etnik kökene indirgenen ulus anlayışının mucidi olan bir parti olarak geçmişinden kopup geleceğin demokratik ve çoğulcu Türkiye'sinin oluşumuna katkı yapmak imkânı sağlıyor. Yani hem bu partiler hem Türkiye kazanacak.

Girişime katılmaya çağrılan MHP, adındaki hareketin değişime direnmek olduğunu, yerinin gelecekte değil geçmişte olduğunu bir kez daha sergiledi. Geriye BDP kalıyor. Uluslararası tecrübe her sorunun çözümünün sorunun ortaklarıyla mümkün olduğunu gösteriyor. Yani ortada sorunlu dururken dışarıdan birileri ona "al çözüm işte bu; sen de uymalısın" derse o ne çözüm oluyor ne de kalıcı sonuçlar doğuruyor. Sorunun taraflarının çözüme de ortak olması lazım. O halde BDP çözüm sürecinin ortağı olmalı. Olacak gibi de görünüyor.

Gelen haberler, İmralı devre dışı bırakıldıktan sonra Kandil'in de BDP'nin muhatap olmasına sıcak baktığını gösteriyor. Şimdi artık yol haritasının, ulusça güvenilen, tarafsız, ufku ve vicdanı geniş insanlar topluluğu tarafından çizilmesi. Ama bunun için yolun nereye çıkacağı konusunda bir ortak öngörü lazım.
Belli ki Türkiye çözümü üretmek için bir hayli değişecek; tabii olumlu anlamda... Ama bu eski yapıların ve ezberlerin çözülmesi pahasına olacak. Bunun için siyasilerin önce kendilerini sonra da izleyicilerini hazırlamaları lazım. Sonuçta çözümü siyasiler ortaya sürecek ama halk kabul edecek. Ettiği zaman da Türkiye eksikli bir ulus ve bütünlemeye kalmış bir demokrasi olmaktan çıkıp güçlü ve gelişmesi engellenemez örnek bir ülke olacak. Bu yalnızca bir umut mu? Göreceğiz!..