Başbakan Erdoğan, özel yetkili mahkemelerin kaldırılabileceğini açıkladı. AKP döneminde kurulan mahkemeler, çetelerle mücadele ve darbe soruşturmalarında önemli rol oynadıktan sonra “devlet içinde devlet”e dönüştüler. Ve giderek iktidarı da rahatsız etmeye başladılar. Nitekim Erdoğan, bu mahkemelerin demokrasiye verdiği zarara değinerek, “İdeali yakalamak zorundayız” diye konuştu.
Hükümet açısından kırılma noktası, MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması oldu.
Hakan Fidan’a yönelik soruşturma, “cemaat iktidar ilişkileri”ndeki çatışmayı da dışa vurdu.
Bu çatışma, özel yetkili mahkemeler üzerinden sürüyor. Çünkü bu mahkemeler aynı zamanda emniyetteki “Gülenci” yapılanmanın adresiydi. O nedenle Başbakan’ın yaklaşımını “tasfiye” olarak gören cemaatçi çevrelerde şaşkınlık ve tepki var.
Normalleşme açısından özel yetkili mahkemelerin kaldırılması şart.
Uzayan davalar, bu kurumları 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemelerine benzetti.
Ergenekon başta dört yıldır süren davaların ne zaman biteceği meçhul.
CHP liderinin inisiyatifiyle hükümet “rölantiye aldığı” Kürt açılımında yeniden gaza bastı.
Kürtçenin okullarda “seçmeli ders” olarak okutulacağını duyurdu Başbakan.
Ancak böylesine önemli bir adım bile Van’da başlayan KCK operasyonlarıyla gölgelendi.
BDP’li belediye başkanı tutuklandı.
Onlarca gazeteci KCK davasından cezaevinde.
TBMM’nin 8 üyesinin tutukluluğu ise seçimin üzerinden bir yıl geçmesine karşın devam ediyor.
Türkiye’nin AB müzakere sürecini ve demokratikleşme adımlarını gölgeleyen bu çözümsüzlük karşısında iktidar ve muhalefetin yalnız özel yetkili mahkemeler konusunda değil, Anayasa başta pek çok alanda “ideali” yakalaması gerekiyor.
CHP’nin Kürt sorunu ve “terör” konusunda uzattığı barışçı elin havada kalmaması için AKP’nin “partili cumhurbaşkanı” gibi gündem değişikliklerinden kaçınması gerekiyor.
Yeni Anayasa için Meclis’teki dört parti de masada.
Uzlaşma Komisyonu, sonuna kadar çalışmalı.
AKP ve CHP, bu arada “eşit yurttaşlık”, “ana dilde eğitim”, “yerel özerklik” gibi ilkelerde uzlaşırlarsa muhafazakâr ve sosyal demokrat ana akım iki partinin desteğiyle Kürtleri dışlamayan bir Anayasa yapımında büyük mesafe alınır. Bu uzlaşmaya “Evet, ama yetmez” noktasındaki BDP’nin de katılması kaçınılmaz olur.
“Terör örgütü” tanımını yeniden yapan yargı paketleriyle uzun tutukluluklar kalkar.
KCK davaları ağır cezada görülür.
PKK hâlâ silah bırakmazsa marjinalize olur.
Şiddetten beslenmeyen siyasi partiler, daha fazla hak taleplerini Meclis yoluyla elde etmeye çalışırlar.
Demokrasilerde normal işleyiş budur.
İngiltere’de, İspanya’da, Güney Afrika’da böyle oldu.
Türkiye de ideali bulmak zorunda.