Sezen Aksu’nun söylediği bir şarkı var. Sözlerini Turgut Uyar yazmış. Orada şair ve sanatçı şöyle diyor:
“Aşkım da değişebilir gerçeklerim de/ Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı/ Yangelmişim diz boyu sulara/ hepinize iyi niyetle gülümsüyorum/ Hiçbirinizle dövüşemem/ Benim gizli bir bildiğim var/ Sizin alınız al inandım/ Morunuz mor inandım/ Ben tam kendime göre/ Ben tam dünyaya göre/ Ama sizin adınız ne/ Benim dengemi bozmayınız.”
Şarkının adı da çok güzel, “Denge”.
Ne zaman bu şarkıyı dinlesem, ben de kendimi yan gelmiş denize karşı yatar hissediyorum. Tabii bir bildiğimden emin olduğum zamanlar.
“Arabeskin Aşık Kadınları” belgeselini seyrettim geçen gün. Orada erkekler konuşurken, ekranın karşısında yan gelip yatmadım ama hissettiğim duygunun ne kadar zıttı zihniyetler olduklarını düşünüp gülümsedim sadece.
Artık insanların varoluşlarına yakışır bir gelişim göstermek zorunda olmadıklarını öğrendim. Herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değil. O insanların da birilerine sebebi olmak için, belki de hikayede mikser olmak gibi bir görevleri var. Çekiç, çivi, balta gibi bir şeyler işte.
Belgeselin her bir bölümünde genelde bir kadının hikayesine yer verilmiş. O kadının yaşamına şahitlik edenler ya da bu konuda araştırma yapanlar, müzik konusunda uzman kişiler açıklamalar yapıyor.
SU TESTİSİYMİŞ
Genelde sektörden olan yapımcılık yapmış erkekler özellikle de bir tanesi, genç yaşta öldürülmüş iki kadın hakkında, çok hatalar yaptılar diyor. Şımardı diyor bir tanesine. Şımarıklığı çapkın olması. Sahnede şarkı söylerken bir mafya çatışmasının içinde kalan kadın polis soruşturmasında şahit olunca, öldürülüyor. Gazete haberlerinde bile sanatçı hakkında seviyesiz haberler çıkıyor. Su testisi su yolunda kırıldı, diyorlar.
Bir diğeri sahneye çıkmasın diye yüzüne kezzap atan adamı affediyor. Ona hapiste bakıyor. Hapisten çıktığında onunla evleniyor. Ve sonunda yine onun tarafından öldürülüyor. Sanatçının annesi kızına yapılanlardan o kadar etkileniyor ki kızının mezarının etrafını demir korkuluklarla çevirip üzerine bir kilit takıyor. Damadının gelip kızına mezarında dahi zarar vereceğinden korkuyor. Ve aile yakınlarına bile mezarın demir korkuluklarının kilidini vermiyor.
Kibariye bu sanatçıların arasında bir gecede meşhur olan biriymiş. Ama o da senelerce yüzünü göstermeden sahneye çıkmış. Roman olduğu için aşağılanmış, çirkinsin demişler, yüzünü göstermek istememişler. Uzun süre çok eziyet, hareket gördüğünü söylüyor.
Bu kadınların hayatlarını seyrederken erkeklerin bu kadınlara değerli nesneler gibi baktıklarını hissettim. Herkesin beğendiği bu nesneler sadece onlara ait olmalıydı.
Mafya camiasında nasıl çok para getiren işlere çökme ahlakı varsa bu tarz ünlü, para kazanan kadınlara da sahip olup, onları tekellerine almak gibi bir arzuya kapılıyorlar anlaşılan.
Şiddet sarmalında yaşadıkları için de istedikleri olmayınca ya da kaybedeceklerini anladıkları zaman kadınlarını öldürüyorlar.
Bir tanesi diyor ki eski kocam öldüğünde imam hakkınızı helal ediyor musunuz diye sordu. Bir tek ben hayır dedim. Hakkımı helal etmiyorum. Şarkı söylediği sürece kocası yapımcısıymış. Kazandığı tüm parayı kendi aldığı gibi kendi üzerine bir sürü mülk almış, insanlar uyarmışlar. Neden kendi üzerine bir şey almıyorsun, bütün paranı kocana veriyorsun demişler. O bu söyleme şaşırmış. Çünkü kocasını seviyormuş. Oysa kocası evlilikleri boyunca sürekli şiddet de uygulamış. Sonunda ayrılmışlar, bir yatak vermiş kadına evden ayrılırken. Üstelik yedi sene boyunca kadının o camiada iş yapmasını da engellemiş.
Belgesel altı bölüm, ben beş bölümünü seyrettim. Daha fazlasını yüreğim kaldırmadı.
Bütün dünyada erkeklerin hakim olduğu toplumlar kadının doğuştan var olan özelliklerini unutacağı bir sistem kurmuşlar.
Oysa kadının yaradılışında kapsayan bir özellik var. Erkek ise kapsanan bir varlık. Yaradılışını unutan kadın özelliklerinden dolayı hem kapsayan olup hem de kendisinde var olanı tam olarak hayata geçiremeyince hastalıklı kadın erkek ilişkileri meydana geliyor. Erkek de kendinde var olmayan özelliklerle kapsamaya çalışınca doğal olarak arazlı bir durum ortaya çıkıyor.
Cem Yılmaz bir gösterisinde kadın ve erkeğin sevişme hallerini anlatırken, erkek orgazm olduğunda bir süre adını sorsan unutur der. Kadın ise orgazm sonrası evi benim üzerime ne zaman geçireceksin diye sorar der. Biz de seyrederken doğal olarak gülüşürüz.
Kadın Bedeninin Spritüel Gücü adlı kitapta bu durumu başka kelimelerle açıklar yazar ve der ki erkek orgazm olduğunda boşluğa düşer ve o küçük ölümden korkar. İşte bu yüzden ne zaman o korktuğu anı hatırlasa kadına şiddet uygular.
Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.