Şahmaran hikayesini hep okurum ama hep unuturum sadece aklımda yılan kuyruklu kadın figürü vardır. Böyle olmasının sebebini Şahmaran dizisini seyredince daha iyi kavradım. Çünkü hikayenin konusu çok mantıksız, o yüzden her seferinde aklımdan çok çabuk silinmiş.

Şahmaran yerin altında yaşayan beyaz bir yılan, aynı zamanda şifacı bir yılan. Fakir bir oğlan yerin yedi kat altındaki bu yere bir mağara sayesinde ulaşıyor. Arkadaşları ile bal dolu mağaraya giden bu oğlan arkadaşlarının ona ihanet etmesi sonucu burada terk ediliyor. Genç adam yolunu bulmak isterken güzel bir bahçenin içinde bu yılana rastlıyor. Onunla dost oluyor. Yılan tüm bildiklerini genç adama öğretiyor. Yılan aynı zamanda bir kadın ya da arada kadına dönüşüyor halkın efsanesine göre. Bir gün genç adam ailesini özlüyor ve yeryüzüne çıkmak istiyor. Şahmaran bir şartla onun yeryüzüne çıkmasına izin veriyor. Asla burada yaşadıklarından söz etmeyecek. Ancak bir gün padişah hastalanıyor. Vezir Şahmaran’ın etinin şifa olacağını söylüyor padişaha. Bizim oğlana yine bir dolap çeviriyorlar o da Şahmaran’ı yeryüzüne çıkarıyor ve onu kendi rızasıyla öldürüyorlar. Şahmaran sevdiği adam için ölmeye razı oluyor. Beni üçe bölün diyor. Padişaha şifa, sevdiğine bilgelik, vezire de ölüm getiriyor.

Ben hikayeyi hiç sevmedim. Dangalak, ihanet eden bir sevgili için ölmeyi kabul eden kadın modeli olmak istemezdim. Üstelik bu adam ezik de. Sürekli tuzağa düşüyor. İnsanın zayıf yanını simgeliyor belki de.

Şahmaran dizisinde de ihanet, aşk var tıpkı orijinal hikayesindeki gibi.

Ancak bu dizide benim hoşlanmadığım yan senaristin keşfettiğini düşündüğü gizemi bölümün son 10 dakikasına saklaması. Bu çok kötü bir şey, siz sekiz bölüm ucu açık bir sürü şey izleyip varsayımda bulunuyorsunuz, ya sabır her halde böyledir diyorsunuz. Sonra 10 dakika içinde kabuk yaprak yaprak açılması gerekirken aceleyle kırılıp bir şeyler saçılıyor ortalığa, yersen.

Dizinin en güzel sahneleri Serenay Sarıkaya’nın olduğu sahneler. Otelde sigara içtiği, dedesi ile oturup şalvarlı kahvaltı ettiği, odasının pencere pervazında oturup yine sigara içtiği, göle daldığı, oturup içtiği.

Uzun zamandır bir kadını sinematografik ve güzel buldum. Seyretmeye doyamadım. Bundan önce de filmin adını unuttum ama Zendaya’yı pandemi zamanında çekilmiş iki kişilik bir filmde çok beğenmiştim.

Senaristin de dediği gibi insan dünyanın sahibi değil ondan başka varlıklar da var bu dünyaya ait olan. Biz insanlar kendi zihnimizde yarattığımız dünyada tıpkı Şahmaran’da olduğu gibi her şeyi kendi menfaatimizce eğip büküyoruz. Ancak hayat öyle değil hemşerim diyorum ben.

Güzel günler de görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.

***

Ps. O kadar uzun zamandır yazı yazmadım ki son satırda yazdığım nakaratı unutmuşum eski yazılarıma bakmak zorunda kaldım ne ayıp.