Türkiye sıkıntılı bir yaz geçirdi; PKK’nın karakol baskınları, Şemdinli operasyonu, Suriye’nin düşürdüğü uçak, Gaziantep’teki bombalı saldırı ve Esad rejiminden kaçan mültecilerin Hatay’da yol açtığı tedirginlik halkı olumsuz etkiliyor.
Böyle zamanlarda çözüm siyasetten beklenir.
Ülkede yüzde 50 çoğunluğa dayalı bir iktidar olduğuna göre çözüm bulmak öncelikle hükümete ait bir sorumluluk.
Geçen on yıl AKP’nin iktidar gücünü “kendi doğrularına” göre kullanma tercihini topluma gösterdi. Oyları yükseldiği sürece bu politikaların yanlışlığı fazlaca sorgulanmadı. Medyadaki eleştiriler ise etkili olamadı. Muhalefetin güçsüzlüğü eleştirilerin cılız kalmasına yol açtı. AB ekonomileri kriz nedeniyle dibe vururken Türkiye’deki büyüme, işsizliğin azalması, muhafazakar orta alt sınıfların refahtan pay almaya başlaması siyasetteki hataların üstünü örttü.
Suriye politikası dengeleri bozdu.
AKP iktidarı “patinaj” yapıyor.
Uludere’de 34 sivilin bombalanması süreci tersine çevirdi.
Barış, demokrasi, hak ve özgürlüklere dayalı “yeni Anayasa” beklentisi başta, yaz başından bu yana gündem altüst oldu. “Darbeye teşebbüs” dönemlerinde bile AKP kontrolü bugünkü kadar elinden kaçırmamıştı!
PKK, “Arap baharı”nın rüzgarıyla Güneydoğu’da iç savaşı zorlarken, Suriyeli mülteci kampları Hatay başta sınır illerini tedirgin ediyor. Sığınmacı sayısının birkaç ayda 200 bine çıkabileceği tahmin ediliyor. Esad kalırsa, Suriye’yi “iç politika” sorunu haline getirmenin bedelini iktidar ödeyecek.
“Gaziantep katliamı”, bölgesel risklerin kanlı bir gösterisiydi.
PKK da artık “dönüşü olmayan” bir yola girdi ve “demokratik açılım”a bağlanan umutlar çöktü.
Taraf yazarı Orhan Miroğlu, liberal-demokrat aydınların Kürt siyasetçileri tepkisizliğine vurgu yapan yazısında şöyle diyordu: “Antep’ten önce bize AK Parti’nin ve Başbakan’ın çözüm istemediğini ve Kürt şiddetinin bu yüzden meşru olduğunu anlatmaya çalışanlar, şimdi de ‘diyelim ki Ak Parti çözüm istemiyor, bunun karşılığı Antep mi yani?’ diye sormaya başladılar. Roj baş hevaller! Roj baş! İyi yoldasınız, devam edin.”
Gaziantep’teki bombalı saldırının Şemdinli kırsalında “BDP-PKK kucaklaşması” ertesinde gerçekleşmesi de Kürt siyaseti açısından trajiktir. Onca demokratik söylem, bomba yüklü araçla havaya uçtu. Terörde olduğu gibi dokunulmazlık meselesinde de 1990’lara dönülmekte.
Bu sonuç topyekün başarısızlıktır.
Hükümet Suriye politikasıyla “duvara çarptı.”
TBMM Başkanı’nın “mutabakat muhtırası” yayımlaması ise Gül’ün rahatsızlandığı, Erdoğan’ın yıprandığı bir dönemde “durumdan vazife çıkarma”yı çağrıştırıyor.
Normal olan AKP’nin Meclis’i erken açmasıydı.
“Kayıp zaman” yönetimin aleyhine işliyor.