Esat rejimini devirmek amacıyla Türkiye’yi bir “bölgesel güç” olarak Suriye’ye askeri müdahaleye yönlendirmek isteyenler PKK kartını yeniden masaya sürüyor.

1 Mart tezkeresi reddedildiğinden bu yana -8 yıldır- Kuzey Irak pişmanlığı dile getirilir.

Son olarak Başbuğ ve Elekdağ’ın Milliyet’te yayımlanan “tatil sohbeti”nde 2003’te “kaçan fırsat” emekli Genelkurmay Başkanı’nca dile getirildi.

İlker Başbuğ, “Örgütü silah bırakmaya zorlayacaksanız, PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığını riske sokmanız zorunlu. Kandil varken, terör bitmez” dedi.

30 yıldır “bitmeyen senfoni” yeniden seslendiriliyor.

Başbuğ, şartlar elveriyorsa ABD’nin Kuzey Irak’ta yapılacak operasyonlara karşı çıkmasının söz konusu olmayacağını da söylemiş.

Türkiye, 1981’den bu yana “sınır ötesi” operasyon yapıyor.

Son olarak, AKP Hükümeti’ni 2007 seçimleri öncesinde Kuzey Irak’a müdahaleye zorlamak için Şemdinli’den başlayarak hayli provokasyon yapıldı. Asker, Kandil’in vurulması ve karadan müdahale edilmesi halinde PKK’ya büyük darbe indirileceğine inanıyordu. Karakol baskınları ardından da kamuoyu da bunu bekliyordu. Başbakan Erdoğan Washington’a gitti, dönemin ABD Başkanı Bush’u ikna etti. Ve aylar süren hazırlıklar sonunda “kış kıyamet”te asker Kuzey Irak’a girdi. Sonra ne olduğunu Başbuğ’un söyleşinden hatırlayalım:

“2008’deki operasyon bizim için üzücüydü. Gerçekte bu kış operasyonu dünyada hiçbir ordunun başaramayacağı bir operasyondu. Amacı belliydi, hedefine ulaştı ama bir iletişim felaketiyle karşı karşıya kaldık.”

Başbuğ’un “iletişim felaketi” dediği olay, ABD Savunma Bakanı’nın Türkiye’ye gelmeden önce ordunun Kuzey Irak’tan çekilmesini isteyen uyarısı olmalı.

Asker, “kara saplanma” pahasına o zor şartlarda 10 gün dağlarda kaldı ve eli boş döndü. Operasyon uzasa Enver Paşa’nın Sarıkamış felaketinin sayıca az bir örneği Kuzey Irak’ta yaşanacaktı. Peşmergelerin yardımıyla askerin bir kısmı donmaktan kurtarıldı.

Türkiye’de yurtdışına asker göndermeye yetkili Meclis’ler daha sonra ne olduğunu soruşturmadığı için 2008 harekâtı da “iletişim felaketi” olarak geçiştirilmekte.

Başbuğ buna rağmen 2003’te ABD ile Kuzey Irak’a girilmesi halinde PKK’nın kontrol edilebileceğini savunuyor.

Peki, Irak’ın işgaliyle sınırlı bu konuşlanma süresiz mi olacaktı?

Suriye gibi Türkiye’ye de “tanklarını çek” denilmeyecek miydi?

Sorun Kandil’se, 1999 öncesini, PKK’nın Türkiye’deki varlığını neye bağlayacağız?

Kandil boşaltılsa PKK ve Kürt sorunu çözülecek mi?

Başbuğ, Anayasal yurttaşlıktan, Kürtçe eğitime, özerkliğe askercil olmayan alanda da görüşlerini açıklamış. Asimilasyonu reddediyor. Keşke bunları Kemal Burkay’la, Tarık Ziya Ekinci’yle, İsmail Beşikçi’yle de tartışsa. Çözümü sivillere bıraksa. 2009’daki “demokratik açılım” süreci nasıl sabote edildi, anlatsa.