Bir ülkedeki toplumsal, siyasal, ekonomik gelişmeler, değişimler o ülke egemenlerinin yön çizmeleriyle, yerleşik kültürün etkisiyle oluşmakta. İlkel, geri kültürler üzerine, farklı algılar gerektiren, demokratik, bilimsel gerçekleri oturtmak oldukça güç.

Cinsiyet ayrımcılığının azaltılması, yok edilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin yaşama geçirilmesi konusunda, dinci bir düşünceyle atılan adımlar, toplumda yeterli tepkiyi yeşertemedi.

Ülkemizde yaşayan insanların cinsiyete göre niteliklerinin dağılımları şöyle:

“Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, 2020 yılında, kadın nüfus 41 milyon 698 bin 377 kişi, erkek nüfus 41 milyon 915 bin 985 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle, toplam nüfusun %49,9'unu kadınlar, %50,1'ini ise erkekler oluşturdu.

2008 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olup en az üniversite mezunu olan kadınların oranı %7,6, erkeklerin oranı %12,1 iken bu oran 2018 yılında kadınlarda %17,5, erkeklerde ise %22,4 oldu.

Güncel verilere göre 2019 yılında 25 yaş ve üzeri nüfusta en az lise mezunu olan kişilerin oranı %42,2 iken en az üniversite mezunu olanların oranı %20,8 oldu.

Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olup en az üniversite mezunu olan kadınların oranı %7,6, erkeklerin oranı %12,1 iken bu oran 2019 yılında kadınlarda %18,5, erkeklerde ise %23,1 oldu. 5 Mar 2021

Ülkemizde 25 yaş üstü her 5 kadından 1’inin üniversite bitirdiği, bu 1 kadının % 70’inin İstanbul Sözleşmesiyle ilgili bilgisi olduğu anlaşılıyor. Her 5 kadından yaklaşık 4.3’ünün İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bilgisi yok ya da bu sözleşmeye karşı”.(1)

Başka bir araştırma, İstanbul Sözleşmesi’nde yaşanan gelişmeyle ilgili önemli veriler ortaya koydu.

“KONDA araştırma şirketi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi çağrılarıyla ilgili tartışmalar hakkında yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı.

Raporda, araştırma için 32 ilin 110 ilçesine bağlı 206 mahalle ve köyünde 3 bin 569 kişiyle yüz yüze görüşmeler gerçekleştirildiği belirtildi.

“İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğinin ne hakkında olduğunu biliyor musunuz?” sorusuna araştırmaya katılanlardan yüzde 62’si “bilmiyorum” yanıtını verdi. Sözleşmenin içeriğini bildiğini söyleyenlerin oranı 35, içeriği yanlış bilenlerin oranı ise yüzde 3 oldu.

İçeriğini bildiğini söyleyenlerin oranının kadınlarda 3 puan daha yüksek olduğu aktarılan raporda, “Sözleşmenin içeriğine dair bilgi ye eğitim seviyesi doğrudan ilişkili. İster kadın ister erkek, eğitim oranı arttıkça bilgi sahipliği de artıyor ve eğitimli kadınlar eğitimli erkeklere göre daha fazla bilgi sahibi. Üniversite mezunu kadınların yüzde 70’i içeriğe dair bilgisi olduğunu söylerken bu oran erkeklerde yüzde 58. İçeriği bilip de desteklememe oranı da yine eğitimle yükseliyor. Üniversite mezunu erkeklerin yüzde 6’sı İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğine karşı. Bu oran genel ülke ortalamasının iki katı” denildi.

“İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmalı mıyız?” sorusuna “çıkılmalı” yanıtını verenlerin oranı yüzde 7, “kalınmalı” yanıtını verenlerin oranı ise yüzde 36 oldu. Yüzde 58 ise fikri olmadığını beyan etti.

“Bu tabloya içeriğe dair bilgi sahibi olanları da ekleyerek bir yorum yapacak olursak, ülkede her 100 kişiden 54’ü sözleşmenin içeriğini bilmiyor ve Türkiye’nin sözleşmede kalıp kalmaması konusunda bir fikri yok” denilen raporda, şu ifadelere yer verildi:

Fikri olanların çoğunluğu ise Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nde kalması gerektiğini düşünüyor. Yani, son dönemde artan kadın cinayetleri, bu şiddet olaylarının medyada kendine yer buluşu, sosyal medyadaki paylaşımlar ve sözleşmeye dair itirazlar her ne kadar ilk bakışta konunun daha geniş kitlelerce tartışıldığı izlenimini uyandırsa da aslında toplumun yarısının ne konuşulduğu hakkında pek de bir fikri yok. Her yüz kişiden 31’i içeriğin ne olduğunu biliyor ve sözleşmede kalınması gerektiğini düşünüyor. Çıkılması gerektiğini düşünen 7 kişiden 3’ü içeriği biliyorken, 3’ü de açıkça içeriği desteklemediğini söylüyor. İstanbul Sözleşmesi hakkında bir fikri olmamasına rağmen kalınması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 4. (Haber Merkezi)”(2)

Gelişmiş bir ülkede, bir Avrupa Anakarası ülkesinde, laik bir sistemden dinci bir sisteme, bir hukuk devletinden baskıcı yönetimlere, diktatörlüklere geçilmez. Geniş halk yığınları bu tür girişimlerin karşısına dikilir. Buralarda demokrasi, laiklik yerleşmiş, kök salmış durumda. Asya Anakarası, Afrika Anakarası, Ortadoğu ülkelerinde bu dönüşler olabilmekte. Dönüşler, baskı yönetimlerinin yaşaması, liderlik saltanatlarının sürmesi, halk yığınlarının bilinçsizliği üzerinde tutunmakta, yaşamakta.

Halk yığınlarının bilinçsizliği yeni bilinçsizlikler üretilmesine neden olmakta. Bilimsel, sorgulayıcı bir eğitimden geçemeyenler bu geriliklere yem olmakta. Çözümün gerilikleri tümüyle yok etmekten geçmekte.

 ---------------------------------------------------

(1) İstatistiklerle Kadın-(2020-05/03/2021 10:00:00) - TÜİK - Veri ... https://data.tuik.gov.tr › Bulten › GetBultenPdf

(2) Gazeteduvar.com.tr İnternet Gazetesi, KONDA: İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını isteyenlerin oranı yüzde 07, 02.09.2020