Yeni sezonda ucundan seyretmeye başladığım yerli diziler var, bunlardan bir tanesi Sefirin Kızı.

Pazartesi günleri Çukur’un karşısına koyacak kadar güvendikleri dizinin konusunu merak ettiğim için başladım seyretmeye.

İlk bölümünün açılış sahnesi çok güzeldi. Klasikti kimilerine göre belki ama yerli dizileri düşündüğünüz zaman gayet iyiydi.

Yönetmen ve senaristler, her gün film uzunluğunda dizi çeke çeke sonunda artık yeni bir yeti kazandılar. Bazı iddialı dizilerin ilk bölümleri öyle güzel oluyor ki keşke bu dizi olmasaydı da film olarak çekilseydi, diyor insan, yazık olmuş hikayeye.

İşte bu Sefirin Kızı da böyle hikayelerden biri. Sonu havada bitti, ucu açık bir Türk filmi güzel olurdu, dizi olarak devamı gelmeseydi.

Tabii efelerin dansı, balkonda kayınvalidenin bayrak açması, itici göründü başlangıçta, sonraki bölümlerde anladım. Bana göre fakir çocukla soylu aileden gelen çocuğun, dostluğu ve iş ortaklığının bağlama şekli zoraki olmuş.

Arada iki yaşlı kadının konuşmalarında bu yumuşatılmaya ve açıklanmaya çalışılıyor. Bu karakterinin yaratılışındaki uçurumdan da belli oluyor gerçi, yeterli mi? Onu seyirciye bırakıyorum.

Sosyal medyadan anladığım kadarıyla insanlar iki erkekten Gediz (Uraz Kargılaroğlu) karakterini daha çok beğeniyorlar. Çünkü o Nare’ye nazik davranıyor. Onu anlamaya çalışıyor. Empati kuruyor. Sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor. Üstelik bir de yakışıklı, salon adamı.

Demek ki insanların geneli kadınlara kaba davranan, duygusal şiddet uygulayan erkeklerden hoşlanmıyor. Eh bu da iyi bir şey.

Diğeri ise bu son bölümde dedi ki, onu seviyorum ama onu sevmeme rağmen ona inanmıyorum. Bu da benim lanetim. Sancar (Engin Akyürek) sürekli sevdikleri tarafından aldatıldığını düşünüyor. Belki de ilk Nare ile başlamış. Hep ulaşamayacağı birine aşık olduğunu düşünmüş. Zaten Nare’ye tecavüz eden adam onu yalan bilgilerle hep zehirlemiş, o yüzden hep kuşkuyla yaklaşıyor kadının söylediklerine.

Nare’nin durumu hepsinden travmatik. O da annelik duygusuna tutunuyor. Onu ayakta tutan, yol almasına sebep olan şey hormonal görünüyor.

En sevimli karakter Elvan (Hivda Zizan Alp), Efeoğullarının gelini olan kadının akıl süzgeci biraz geniş. Aklına geleni hemen söylüyor. Ama neşeli, çok fesat biri değil, insanın sinirini bozmayan, nadir cahillerden.

Sonuçta mutsuz bir dizi, tahammül edip sonuna kadar seyretmem sanırım.

Ne olursa olsun Çukur dizisinin uzadıkça tadının kaçması, yeni hikayeler devşirip, yeni oyuncularla diziye can vermek istemelerine rağmen, buldukları çözümlerin birbirine yakın şeyler olması, pazartesi seyircisini bunaltmaya başlamıştı.

O yüzden Sefirin Kızı onlara ilaç gibi gelmiş görünüyor.

Komedi seyredip pazartesi sendromu gecesini soft geçirmek isteyenler ise Trt1 de başlayan Tutunamayanlar dizisinde bence aradıklarını bulamadılar.

Ben zaten yerli komedilere hiç tahammül edemiyorum, hüzünbaz karakterim müsait değil. Şaka tabii.

Onlar, zekası düşük şeyleri komik sanıyor. Ben yüksek zekanın komediye müsait olduğunu düşünüyorum. Her neyse.

Adından çok söz ettiren bir diğer dizi de Babil. Hikayede İrfan (Halit Ergenç) karakteri, çocuğunun ameliyatı için her şeyi yapmaya aday bir babayı canlandırıyor. Adam o kadar köşeye sıkışıyor ki hayatı boyunca edindiği deneyimi, karanlık tarafa geçip kullanmak zorunda kalıyor.

Benim için burada itici olan ancak seyirciyi ekrana yapıştırmak için iyi bir taktik olduğunu düşündüğüm bir durum var.

Halit Ergenç ve Bergüzar Korel her gün reklamlarda bir markanın yüzü olarak görünüyorlar. Onlar mutlu bir çift seyircinin gözünde.

Ve Bergüzar Korel daha önce Binbir Gece gibi çok ses getiren iyi bir hikayenin başrolündeydi. Orada oğlunun ameliyat parası için bir adamla bir gece geçirmek zorunda kalmıştı.

Bu rastlantı sinirimi bozdu benim sadece. Onun dışında hikaye iyi örülmüş, her kahramanın ayrı bir hikayesinin olması, hepsinin yavaş yavaş açılması güzel bir şey. Bu dizinin zaman içerisinde yeni olaylara gebe olduğunun işareti.

İrfan’ın işten atılması, söyledikleri sözler, kasıtlı yazılmıştır belki. İlk etapta dikkat çeksin diye.

Zaten düşünmeyen, kendi fikrinden çok hap gibi aldıkları üzerinden konuşan bir topluma iş yapıyor insanlar. Ki umarım bu kadarını düşünmüşlerdir. Birinci bölümde ortalık biraz karıştı. İnsanlar vay be helal dediler, İrfan KHK’dan dolayı işten atılmış. Oysa adama iş arkadaşı iftira attı. Üniversitede öğretim görevlileri ihalelere katılabiliyor mu? Ya da aracılık edebiliyor mu? Orasını da ben anlamadım. Ortada büyük bir yanlış anlaşılma var. Dizinin adı saçma sapan şeylerle anılmaya başlandı. Yapım şirketi bu konuda açıklama bile yaptı sanırım. Kanalda bile ortalığın karıştığı dedikoduları var.

Dediğim gibi bazıları algılarının bozulduğunu anlayıp tıbbi yardım alır. Kimileri henüz tıbben teşhisi bile icat olunmamış hastalıklardan muzdarip, ortalıklarda en akıllı adam bihaberliğinde dolanır.

Özetle dünya da ayrı bir temaşa, seyredebilene aşk olsun.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.