Başbakan Erdoğan, Londra Olimpiyatları için Ankara’dan ayrılırken Suriye sorularını yanıtladı. Son soru, Danıştay Başkanı hakkındaydı. Erdoğan, “Danıştay Başkanımız gereken cevabı verdi” demekle yetindi.
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’nun adı; İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında “hayali ihracat” iddiasıyla tutuklanan bir işadamının Danıştay’daki dosyalarını takip eden Yalçın Bayrak’la görüşmesi olayına karışmıştı.
Polisin izlediği kişi 26 Şubat’ta Ankara’ya gelip Danıştay Başkanı ile makamında görüşmüş. Başkanın sekreterinden alınan randevu “teknik takibe” takılmış.
Danıştay Başkanı Karakullukçu ile Yalçın Bayrak, 12 Mart’ta otomobilde buluşmuşlar.                
Milliyet bu dosyayı haber yaptı.
Haber, “hayali ihracat” soruşturmasıyla ilgili; Çin’den ihracat amaçlı yapılan tekstil ithalatı sonucu üretilen malzeme iç piyasaya verilmiş, dışarıya ise kumaş kırpıntıları gönderilmiş. Böylece 100 milyon TL’lik “ikili kazanç” sağlanmış.
Ortada bir “hayali ihracat” skandalı var.
Yalçın Bayrak, Danıştay Başkanı’yla hakkında “organize suç” soruşturması yürütülen Hayrettin Aksoy’un eski dosyaları için peş peşe görüşmeler yapıyor.
Mahkeme kararıyla yapılan “teknik takip”te Karakullukçu da “dinlemeye” düşüyor. Danıştay Başkanı habere, “Ne var bunda, Danıştay’a çok sayıda dilekçe ve ziyaretçi gelir. Ziyaretçiler hakkında soruşturma olup olmadığını, kimlerle ilişkide bulunduğunu bilmem mümkün değil” diye tepki göstermiş.
Danıştay’a her gün binlerce kişi gelip gider. Ne yazık ki o ziyaretlerden birinde “kanlı” Danıştay baskını yaşanmıştı.
Organize suç ve “çete” davaları söz konusu olduğunda ziyaretçiler konusunda daha temkinli olunabilir.
Hadi diyelim, İstanbul Çekmece’deki “hayali ihracat” soruşturmasından da Danıştay Başkanı’nın haberi yok!
Yalçın Bayrak adlı kişiyle makamında görüşmüşken ayrıca “arabada” buluşmak ihtiyacını neden duyuyor?
Bu görüşme “dinlenme” endişesinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Türkiye’de insanların yasa dışı, ilgili ilgisiz dinlenmelerden, özel görüşmelerin dışa vurulmasından başı çok yandı.
Eğer Karakullukçu’nun başına gelen de böyle bir şeyse ve Çekmece’deki “hayali ihracat” soruşturmasını yürüten savcılıktan bağımsız “keyfi” şekilde adı bir skandala karıştırıldıysa Danıştay Başkanı tepkisinde haklıdır. Ancak bunu saptamanın yolu “bu habercilik değil” diye medyaya öfkelenmek yerine bir soruşturma açılmasını istemektir.
CHP, Danıştay yasasına göre soruşturma başvurusu yaptı.
Sezgin Tanrıkulu, Danıştay Başkanı’nın görevinden çekilmesini istedi.           
Geçmişte Yargıtay’da da benzer bir skandala tanık olmuştuk.
Danıştay, Sayın Karakullukçu’yu ziyaretin “hayali ihracat” dosyasıyla bağlantılı olup olmadığını aydınlatmalıdır.