Son günlerde yine özümüzle kavga ettik. Ne kadar çok kuşku ve endişe duyulacak kişi ve zümre ile birlikte yaşıyoruz yarabbi...

Başka bir inanç veya soy kümeleriyle olan çekişmelerden söz etmiyorum. Cemaatle hükümet arasında var olduğu ileri sürülen soğukluğu kastediyorum. Cemaat deyince de Fethullah Gülen Gönüllüleri'ni (FGG) ima ettiğim anlaşılmıştır.

Gerçekten var mı veya oldu mu böyle bir çekişme? Olmuşsa da çabuk kontrol altına alındı. Ancak toplumun bir kesimi çekişmenin olduğunu düşünüyor veya olmasını umuyor. Çünkü son seçimlerde ve anayasa değişikliği referandumunda FGG, neredeyse bütünüyle AK Parti'yi destekledi. Bu saflarda bir yarılma olursa iktidar partisinin zayıflayacağı umut ediliyor.

FGG, yatırımları, okulları, medya sektörüyle üretip sürekli genişlettiği kültürel ortamla ciddi bir sivil güç. Sivil hareketlerin belirgin özelliği, paylaşılan yani yatay bir örgütlenmeye sahip olması. Paylaşılan/yatay güç, onu üretenleri sosyal, ekonomik ve kültürel olarak güçlendirir, muktedir (yapabilir) kılar. Bu tür örgütlenmelerde ortaklık fikri ve davranışı ön plandadır.

Otoriterleşmek doğasında var

Siyasal hareketler, hiyerarşik örgütlenmeye yani gücün yukarıdan aşağıya doğru kullanılmasına yatkındır. O nedenle otoriterleşmek, merkezileşmek siyasal hareketlerin doğasında vardır. Otoriterleşmek liderliği ön plana çıkarır, örgüt ve gücün paylaşılması geri planda kalır.

Bu açıdan bakınca paylaşılan ve merkezileşen güç yapılarının hayata bakış, günlük hayatın yönetilmesi ve toplumsal örgütlenmenin şekli konusunda fikir ve beklenti farkları olacağı açıktır. Kriz yönetiminde aksamalar, sorunların uzun süre sürüncemede kalması ve dünyanın gelişme yönüne ters uygulamalar konusunda ayrılıkların derinleşmesi olasıdır.

Ama bu tür sosyolojik tahliller yerine mevkiler ve makamlar üzerinden bir paylaşım kavgası yorumu yapmak fazla siyasal ve çok sağlıklı değil. Gelin tahlilimizi somut verilere dayandıralım: Metropoll araştırma kurumu "MİT krizi" sonrasında yaptığı üç araştırmada ilginç verilere ulaştı. Cemaat ile AK Parti tabanı %70-75 oranında örtüşüyor. Yani ciddi bir dünya görüşü ayrılığı yok. Ancak bu yüksek mutabakatı düşünce üreten ve kendi zümrelerine yön veren kesimler arasında beklememek gerekir çünkü bakış açıları farklı.

Diğer yandan bir çatışma olmasa da iktidar partisinin cemaatin etkisinde olduğu, cemaatin de iktidar partisinin dümen suyunda olduğu fikrinden iki taraf da hazzetmiyor olsa gerekir. Fikir ve siyasalarını uygulamak için halktan onay alan AK Parti elindeki siyasal gücü paylaşmak istemeyecektir. Küresel bir aktör haline gelen cemaat de siyasal gücü paylaşmaktan çok etkinlik alanlarında keyfi uygulamalardan sakınmak, dünyadaki siyasal, kültürel ve hukuki gelişmelerle uyumlu bir düzen anlayışının hayata geçmesini bekleyecektir. İki aktör de bu gerçekleri saklamamaktadır. Siyasetin toplum iradesince belirlendiği ülkelerde olması gereken de budur.

İşimize bakalım, içimize değil...

Durumun olağan farklılıklardan kaynaklandığı inancı toplum tabanında da hakimdir. İstanbullu AK Parti seçmenlerinin sadece %21'i hükümet ile cemaat arasında bir mücadele olduğuna inanmaktadır. Aynı kesimin %65'i herhangi bir mücadelenin varlığını kabul etmiyor. Diğer taraftan İstanbul'un CHP-MHP seçmenlerinin %60'ı iki kesim arasında bir mücadelenin varlığına inanmaktadır.

Soru, ülke çapında sorulduğunda AK Parti seçmenlerinin sadece %21'i "evet bir mücadele vardır", %75'i "yoktur" diyor. Bu veriler, tartışılan krizin parti içinde üretilmediğini ve sürdürülmediğini, daha çok dışarıda ve iki tarafın kapışmasından memnun olacak kesimler tarafından algılandığını ve vurgulandığını gösteriyor.
Türkiye çapında tüm yetişkinlere yöneltilen, "Gülen Cemaati'nin iktidarı paylaşmak ve bir siyasi güç olmak çabası var mıdır" sorusuna, halkın %37,8'i "var", %44.5'i "yok" diyor. AK Parti seçmeninin %59'u FGG'nin siyasi bir güç olma ve iktidarı paylaşma niyeti olmadığına inanırken CHP'lilerin %62,1'i, MHP'lilerin %45,6'sı,

BDP'lilerin ise %47,6'sı aksine inanıyor.
Özet: AK Parti tabanında pek bir kriz algısı yok ama toplum konuya hassaslaşmış görünüyor. Görünürde önemli bir sorun yok. Farklar yönetilebiliyor. İki taraf da iddia edilen sürtüşmenin kendileri ve ülke için yararlı olmadığı inancıyla itidalli hareket ediyor. Verilen mesaj: İşimize bakalım, içimize değil...