Bazen çok eğleniyorum duyduklarıma; bazen de hüzünleniyorum.

Eğlenmemin sebebi insanın hayal gücünün onun düşüncelerini deforme edecek kadar sünmesi. Hani içbükey, dışbükey aynalarda kendimizi çok komik görürüz ya, kendi düşüncemizin aynasında öyle komik durumlara düşüyoruz. Hüzünlenmemin nedeni ise "insan kendisini bu kadar mı kandırır" sorusunu sormak zorunda kalmam. Bu ikilemi doğuran ortalığı toza dumana bulayan Stratfor adlı bir stratejik araştırmalar kurumunun elektronik postalarının WikiLeaks aracılığıyla kamuoyuna ulaşması. Ondan sonrası tufan! Ne yorumlar, ne ithamlar. Herkes bir şeyi yakalayıp kendi kavgasında cephane olarak kullanıyor. Doğallıkla olayın gerçek niteliği de kaybolup gidiyor.

Toplumumuz o kadar kutuplaşmış ve taraflar rakiplerine veya tehdit nedeni saydığı hasımlarına o kadar çok öfke duyuyorlar ki onlara her an ve ellerine geçirdikleri her araçla kuralsız ve ilkesiz olarak saldırıyorlar. Yine öğle oldu. Neymiş efendim Stratfor bir ikinci (gölge) CIA'ymış. Her yerden ve herkesten bilgi topluyormuş. Bilgi topladıkları arasında hükümetin içindeki kişiler de varmış. Son söyleyeceğimi önce söyleyip tahlilime devam edeyim: Olabilir. Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı bile bilgi kaynağı olabilir. Bir kahve sohbeti bile bir analizin şekillenmesinde işe yarayabilir. Önemli olan elde edilen veya ortaya konan bilginin ne işe yarayacağı ve kimler tarafından ne amaçla kullanılacağıdır.

Bilgi nedir?

Bir şeyin nasıl olacağına, nasıl işletileceğine ilişkin bilgiye (eskiden) malumat denir(di). Bir de bir şeyin neden ve nasıl olduğuna dayanan bilimsel bilgi vardır. (İngilizce adıyla knowledge.) Maalesef dil sadeleştirilmesi sırasında bu önemli nüans kayboldu.

İkinci tür bilgiye, maddi verilerden veya bulgulardan kalkarak türetilen ikincil bir analiz sayesinde ulaşılır. Uzmanlık ister. Malumat sahibi olmak yetmez, bilgiye konu olan olgunun onun nasıl oluştuğunu, hangi şartlarda oluştuğunu bilmek gerekir.

Malumat türü bilgiyi derleyen kişi teknisyendir. Bilimsel bilgiyi türeten kişi de âlim veya uzmandır. Bunlardan sonra gelen kategori de stratejistlerdir. Bu kategoriye giren insanlar, bilgiyi bir amaç için araç olarak kullanan uzmanlardır.

Bilgi açıktır. Tabiat bir bilgi hazinesidir. Net bir örnek olsun diye söyleyeyim; insan vücudu, tıp denilen kapsamlı bir bilim dalının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Vücut ortadadır ama onun nasıl işlediğini, nasıl hastalandığını, bozulan fonksiyonların nasıl düzeltileceğini bilen uzman sayısı azdır. Uygulayıcı tabiplerin ötesinde araştırmaları ve buluşlarıyla tıp bilimine katkıda bulunan, bu bilim dalının geleceğini belirleyen bir avuç insan vardır. İşte onlar başka alanların stratejistleri gibidir.

Bu endişe nereden kaynaklanıyor

Topluma veya onun bileşenlerine ilişkin bilgi genellikle açıktır. Gözle görülmeyen ama insan davranışını yönlendiren eğilimleri (tutumları) da karmaşık olmayan kamuoyu yoklamalarıyla öğrenmek kolaydır. Mesele bu bilgiyle ne yapılacağıdır. Daha doğrusu bu açık bilgiyi kullanıp istediği sonucu elde etmek isteyen kişi ve gruplar var mıdır? Amaçları nedir? Yani stratejik bir amaç mı güdülmektedir?

Biz bu soruları sormak yerine birilerinin kötü niyetinin sonucu açık olan bilgiyi gizemli, hiç bilinmeyen bir şeymiş gibi kullanarak bize zarar vermek isteyecekleri noktasından hareket ediyoruz. Mesela ilk WikiLeaks belgeleri yayınlanırken içerikten çok bunları kim (hangi karanlık güçler) kimi devirmek için yayınlatıyorlar polemiğine daldık.
Böylesi bir endişe nereden kaynaklanıyor? Önce güvensizlikten. Hep bizden daha güçlü, becerikli ve bilgili kişi ve grupların (örgütlerin, milletlerin) bize zarar verebileceklerinden, alt edeceklerinden korkuyoruz. Ama aleyhimize kullanılacağından endişe ettiğimiz bilginin bizim için önemi yoktur. Çoğu zaman onu kullanacak bir stratejimiz, gelecek veya oyun planımız yoktur. Sonuç: Elde var komplo. Nedense biz o komplolarda hep mağdur ve mazlumuzdur? Bu size makul geliyor mu?