Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani ABD temasları ardından Türkiye’ye gelerek Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü.
Barzani, BDP yönetimiyle de bir araya geldi.
Haziranda Erbil’de Kürt Konferansı toplanacak.
1990’daki Körfez Savaşı ve 2003’teki ABD işgali Irak’ın fiilen üçe bölünmesine ortam hazırlamıştı.
Tarihin akışı Irak’ın kuzeyinde bir “Kürt devleti” kurulacağı yönünde.
ABD işgali sona erdikten bu yana Irak’ta en “istikrarlı” gözüken bölge “Irak Kürdistanı”.
Ancak bu senaryoyu bozacak pek çok bölgesel faktör var: Türkiye açısından PKK’nın varlığı hem terörü tetikleyen hem de Kuzey Irak’a yönelik güvensizliği besleyen bir durum.
Washington’da Obama, Türkiye’de Erdoğan ve Gül, Barzani’ye gereken mesajı verdiler.
Barzani de, “PKK’nın Kuzey Irak’ta hüküm sürmesine izin vermeyeceklerini” net bir dille açıkladı.
ABD yönetimi Suriye ve İran konusunda Türkiye ile stratejik işbirliği içinde.
PKK’nın Kuzey Irak üzerinden Türkiye’ye yönelttiği terörist saldırılar ABD gibi Barzani’nin de işine gelmez.
Bölge karışırsa Ankara’nın bölgesel askeri gücü daha fazla hissedilecektir.
Barzani, 2003’te ABD’nin Irak’ta kuzey cephesi açmaya hazırlandığı sırada da Türkiye’nin sınır ötesine geçecek olmasından rahatsız olmuştu. Başbakan Erdoğan, Barzani ile görüştükten sonra Katar’a geçti ve “Irak’ın toprak bütünlüğünü” savundu. O arada “PKK’nın silahı bırakması halinde operasyonların duracağı” mesajını verdi.
Bu gelişmeler BDP’ye tarihi bir sorumluluk yüklüyor.
BDP, Kürtlerin siyasi, kültürel haklarını savunarak yeni Anayasa sürecinde PKK’ya silah bıraktıracak bir iklim yaratılmasında rol oynayabilir. Topu taca atmadan, “sorunun çözümünde muhatap biziz” diyebilir.
Avukatlara yönelik son KCK iddianamesinde “Oslo süreci” denilen görüşmelerde kaçan fırsatı Öcalan’ın avukatı İrfan Dündar şöyle anlatmış:
“MİT yöneticileriyle 12 kez değişik yer ve tarihlerde görüşmeler yapıldı. Bu süreçte Öcalan kendi yazdığı protokolleri kendisiyle görüşen heyete verdi ve protokollere heyetin pozitif baktığını söyledi.
Bu protokolleri heyet örgütün kırsal alanına gönderdikten sonra PKK, Öcalan’ın dışında öz savunma birlikleri kurulması yani silahlı militanların demokratik özerkliğin kurulmasıyla birlikte Doğu ve Güneydoğu illerinde askeri güç olarak görevlendirilmesi ve anadilde eğitim konuları eklendikten sonra devletin kabul edemeyeceği bu şartlar karşısında görüşmeler tıkandı ve bu olaylardan sonra asker ve kamu görevlilerinin kaçırılması ve Silvan saldırısı ile süreç sona erdi.”
“Arap baharı” ve Suriye’deki gelişmeler de PKK’yı çatışmaya yöneltmiş olmalı.
Ancak kaybeden demokratik Kürt hareketi oldu.
Silahta ısrarın zaman, kaynak ve insan kaybından başka sonuç doğurmayacağı artık görülmeli.