Sandıklar açılmış, sonuçlar açıklanmış, yorumlar yapılmış olacak. Derken haber merkezlerinde telaşlı bir koşuşturma başlayacak. Yayınları yapan rejiye bir editör hızla girip yönetmene bağıracak: “Başbakan’ın balkon konuşması başlıyor.” O sırada stüdyoda yapılan yorumlar aniden kesilecek ve kameralar Başbakan’ın balkona çıkışını gösterecek. AK Partili evlerde keyifli, diğer evlerde endişeli bir bekleyiş başlayacak. Türkiye’nin üzerine görünmeyen bir “Acaba Başbakan şimdi ne diyecek?” bulutu gelip demir atacak. Başbakan günler öncesinden hazırlanmaya başlanan konuşmasını yapmaya başladığında muhtemelen bu heyecandan dolayı elleri titreyen promptercı da yavaşça metni akıtacak. Başbakan gözucuyla baktığı iki şeffaf camdaki metni acele etmeden tane tane okuyacak. Önce partililere teşekkür edecek, sonra Pennsylvania’ya bir selam çakacak, ardından endişelilere “Korkmayın, bir şey yapmayacağım” tarzı mesajlar verecek. Araya ünlü şairlerimizden birkaç satır şiir sıkıştırılacak, 2023 hedefine göndermelerde bulunulacak. O sırada AKP merkezinin önündeki alkışların Türkiye’de ekran ve bilgisayar başına geçmiş herkes tarafından net bir şekilde duyulması için sesçi mixer’deki tuşu yukarı doğru itecek. Sonra benim asıl merak ettiğim ‘balkon konuşması’ klişesinin en can alıcı yerine gelinecek. İmralı’da konuşmayı başından beri takip eden bir kişi, Başbakan’ın ne diyeceğini daha iyi duymak için kulağını radyoya biraz daha yanaştıracak. Başbakan’ın işte tam o anda ne diyeceği çok önemli. Zira balkon konuşmasının o kritik anında söyleyeceği üç-beş cümle Türkiye’nin nasıl bir yaz geçireceğini belirleyecek. Güneydoğu’da görmezden gelinemeyecek, hatta elle tutulur gerilimli bir bekleyiş var. Seçim öncesinde özerklik ilanları meydanlarda yapıldı. Seçim sonrası ise PKK’nın ateşkes için verdiği zaman doluyor. Balkon konuşmasının o anında söylenecek sözler tüm bu gerginliği bitirmek ya da çoğaltmak için tek ve en önemli an olacak. Eğer Başbakan bütün bu Güneydoğu gerçeğini görmezden gelirse ne olacağını aslında biliyoruz. Bu filmi o kadar çok gördük ki bir kez daha görmeye hiçbirimizin isteği ve niyeti yok. Başbakan yeni ve umut vaat eden sözler söylerse önümüzde yeni bir film senaryosunu bulacağız demektir. Seçim öncesi söylenen her söz seçim öncesinde kalır. Balkon konuşması her şey için bir milattır belki ama Güneydoğu için yazın nasıl geçeceğinin de anlamıdır.

Kutsal süperstar
Geçen gün Ajda Pekkan konserine gittim. Repertuvar kötüydü. Yeni şarkıları üst üste monitöre bakarak okuması sıkıcıydı. Teknik aksaklıklar alıp başını gidiyordu. Vokalistler çok fazla şarkı söylediler, ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı. Bir bale grubuna popüler dans koreografisi yaptırılmaya çalışılmıştı, olmamıştı. Playback yapılıyordu, bazı şarkılarda Ajda sözleri unuttu. Hatta aksaklıklar yüzünden Ajda Pekkan bile bir ara sahneden ‘Kahretsin’ diyordu. Buraya kadar yazılanları başka yerde bu kadar net okudunuz mu? Hayır. Zira magazin basını Ajda ile arasını iyi tutmak için objektif yazmıyor. Bir kısmının Ajda ile iş ilişkisi var, bir kısmının ise hayranlıktan başları dönmüş. Oysa Ajda Pekkan’a yapılabilecek en büyük kötülük bunları yazmamaktır. Hadi bu köşe sahiplerinden birinin ‘çakmastar’ olma çabasını hoşgörelim ama bari bu kadar ‘çakmayazar’ olmayın be kardeşim. Ajda’nın bir konseri kötü diye gönlümüzdeki yeri sarsılmaz, korkmayın.

Çakmastar kuralları 

* Saçlar sarı, gözler mavi (gözler başka renkse paniğe kapılmayın, lens diye bir icat var) 

* Yapılan iş, bir başka hayırlı işe hizmet etmeli (yerse jarse, yemezse korse) 

* Çıkış yapan sanatçı için reklamın iyisi kötüsü olmaz, (suratınıza tükürseler ya Rabbi şükür deyip geçeceksiniz). 

* Ünlü isimlerden beste, tanıdık isimlerden söz çalışması (magazin sayfalarına giriş 101). 

* Plak yapımcısı ile kankalık (sektör değişir, ‘abilemeler’ değişmez).

Sahnede taciz iddiası
Dünyanın en tuhaf taciz iddiasını Hande Ataizi ortaya attı. Beraber oynadığı Cihan Ünal’ın kendisini seyircilerin önünde ‘rol icabı’ diyerek taciz ettiğini söyledi. Çok ağır bir itham... Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Daha doğrusu tacizin bu kadarı da olur mu? Ataizi yaşadıklarını Ayşe Arman’a anlatırken kendisi farkında olmasa da ‘mobbing’e maruz bırakıldığını da öğreniyoruz. Ciddi iddialar, sert demeçler, laf sokuşturmaları, telefon mesajları olan bu taciz iddiasında olmayan tek bir şey var. O da ‘dava’... Hande Ataizi’nin başından herkesin önünde böyle bir taciz geçtiyse, kuliste mobbing uygulandıysa yapacağı ilk şey gazetecilerle konuşup magazin basınını beslemek değil savcılığa gidip suç duyurusunda bulunmak, dava açmaktır. Böyle bir davanın sonuçlanmasının çok uzun sürmeyeceği kesin. Düşünsenize, tanık olarak mahkemeye çağırabileceğiniz bir salon dolusu seyirci var. Kulis deseniz onlarca oyuncu ve çalışanın gözleri önünde oluyor, oradan da tanık çıkar. Hande Ataizi ilk başta yapması gerekeni es geçip dava açmak yerine gazetecilere söyleşi veriyorsa kusura bakmayın ama o tacize inanmamızı hiç kimse beklemesin. Adama ‘Sen onu benim külahıma anlat’ derler, kalırsınız.