Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırıldıktan 48 saat sonra serbest bırakılmasının yankıları sürüyor. Aygün dün savcılığa ifade verdi.
CHP’li parlamenterin kaçırılması sırasında TBMM’den beklenen ‘dayanışma’ ne yazık ki sergilenemedi.
AKP sözcülerinin Aygün’ün ‘Alevi’ kimliğine vurgu yapan değerlendirmeleri dışında iktidar cephesinde ‘kuşkulu’ bir bekleyiş gözlendi. Şamil Tayyar ise kaçırılmayı ‘danışıklı dövüş’ olarak nitelendirdi. PKK, Aygün’ü birkaç gün misafir ettikten sonra salıvermişti! ‘Muhabbetiniz bol olsun’ şeklindeki Twitter mesajı da olayın ne ölçüde ciddiye alındığının göstergesiydi.
MHP’nin tepkisi de farklı değildi. Onlar da Aygün’ü ‘Örgüt propagandası yapmakla’ suçladılar.
En gerçekçi değerlendirmeyi yapanlardan birisi AKP’li Galip Ensarioğlu oldu:
“Aygün’ün barış olsun, kimse ölmesin dağdakiler insin şeklindeki mesajlarına biz de katılıyoruz. Öldürerek çözüme ulaşılamayacağını, çözümün demokratikleşmeden geçtiğini de biliyoruz. Buna uygun da davranıyoruz. Arayışlarımız halen sürüyor. Ancak Aygün’ün bu perspektifi önce partisine kabul ettirmesi gerekmiyor mu?”
Ensarioğlu, sözü 2009’daki açılıma getirerek, ‘Ak Parti’nin açılım ve demokratikleşme politikalarını ihanetle eş değer tutan, bu sürece muhalefet eden CHP değil mi?’ diye soruyor.
Bu tespit, ‘Baykal dönemi’ için geçerlidir.
O tarihten bu yana köprünün altından çok sular akmış, roller değişmiştir.
‘Yeni CHP’ Kürt sorununda siyasi bir çözümü, ‘barış’ı bugünkü AKP’den daha çok istemektedir.
AKP ise eski ‘demokrat, özgürlükçü’ çizgisinden hızla uzaklaşmaktadır.
Uludere’de 34 sivilin bombalanması ardından bir ‘özürü’ halktan esirgeyen AKP iktidarı, kendi inşa ettiği politikaları da yerle bir etmiştir.
Bu değişimin yansımalarını sadece siyasette görmüyoruz. Medya ve aydınlara yönelik tahammülsüzlük de CHP’yi ‘demokratikleşmenin önünde engel görme’ söylemiyle örtülemeyecek boyutlara gelmiştir.
2009’daki ‘Kürt açılımı’ sırasında Polis Akademisi’ne davet edilen isimler bugün ‘hainlikle’ suçlanıyor!
Cengiz Çandar, Akit’teki kampanyanın ‘iktidardan himaye gördüğünü’ yazıyor.
 28 Şubat’ta Şemdin Sakık’ın ifadesine eklenen isimlerle gazetecilerin işlerinden olması, Akın Birdal’ın suikasta uğramasını çağrıştıran günlere geri mi dönülmekte?!
Çandar, ‘vesayet zihniyeti’nin yer değiştirdiğini, ‘nefret söylemi’nin Hasan Cemal’den, Ahmet Altan’a, Yasemin Çongar’dan, Ali Bayramoğlu’na pek çok ismi hedef aldığını duyurmakta.
İnsan hakları savunucusu Yıldırım Türker’in böylesine hassas bir ortamda Radikal’deki köşesini bırakmak zorunda kalması da kaygı vericidir.
CHP, ‘Aygün’ün arkasında duracak mı?’ diyenler AKP’ye bakıp vicdanlarının sesini dinlemeliler.