Kelime haznesi yeni yeni dolmaya başlayan çocuk her yeni öğrendiği kelimede kendini bir yaş daha büyümüş gibi hisseder, olur olmaz her yerde kullanır bu kelimesini böbürlenerek. Ben de okumaktan büyük zevk aldığım Cahil Hoca kitabımı henüz bitirmedim. “Zeka” başlı başına sevdiğim bir kelime ve o yüzden zevkle zihinlerin özgürleşmesi hakkında öğrendiğim her kelimeyi, susayarak uykusundan uyanmış biri gibi kana kana içmekteyim. Her konuşmamı, yazdığımı okuduklarıma bağlamam da bu yüzden.

Jacques Ranciere, toplum asla akıl sahibi olamaz diyor, toplumsal düzende bireyler için akıl sahibi olmak mümkündür ve toplumun içinde eriyip yok olmamak için özgürleştirilmiş aklını kendine saklayan bir duruma sahip olmak gerekirmiş. Tabii gibi görünen ama kendi bildiğinden şaşmayan, kendine ait fikri olan birey.

Bu sabah sosyal medyada üst sıralarda olan bir hachtack vardı: #Cizrede60leş.

Ben de kimler ne yazmış da en üst sıraya çıkmış bu cümle diye bir göz gezdirdim.

Elini yanağına koymuş tatlı tatlı gülümseyen genç kız profilleri, büyük ihtimal feyktir böyle kelimeler bu ağızlardan çıkıyor olamaz. Neyse yazılanları buraya taşımayacağım. Profillere baktım yazılanlarla birlikte. Güneş gözlüklü sakallı gençler, yanlarına çocuklarını almış mutlu anneler, babalar, yüzlerinde kara boyalar olan ellerinde acayip silahlar olan asker resimlerinin olduğu profillerden akıllara ziyan kelimeler dökülmüş. Elbette hiç birinde bir zeka belirtisi yok.

Bunu söylemek beni gücendiriyor çünkü yeni öğrendim, zeka eşit ortamda ortaya çıkarmış, başka türlüsü eşitsizliğin düşünüldüğü alanda akılsızlık mümkünmüş çünkü anlaşılma söz konusu olmazmış.

Yanlarında çocuklarıyla poz vermiş kadınlardan biri ölenlerin çocukları ne diyecek şimdi demiş, tabutları başörtüsü örtsünler. Böyle bir yaklaşım ölümsüz bir başına soyu tükenmiş birinin söylemi olabilir ancak. Hiç ölmeyecek evlat kavramı nedir bilmeyen, dünyada tek başına kalmış, dünyada ki tüm insani kavramlarla bağını çoktan koparmış, unutmuş olmak gerek. Ya da bugüne kadar kendinde olması gereken hiçbir özelliği kullanmamış olması gerekir. Özelliklerinin farkında olmadan işlevini yerine getirmeden öleceğinin farkında olmamak demek. Kullandığı kelimelerin manasını algılamamak şuursuzluk bu olsa gerek.

Oğlumla sigorta hastanesinde birkaç gün kalmıştık bu sene. Belki daha önce de yazdım hatırlamıyorum. Orada gördüğüm insanlar tahammül sınırlarımı zorlamıştı, evde görmeye bile tahammül edemeyeceğim naylon terliklerle hastanede gayet güzel dolaşıyorlardı. Neşeliydiler. Çocuklarının saçları keçe gibi olmuş, rengi anlaşılmayan elbiseleriyle hastanenin bahçesinde oynarken onlar hastalarını ziyarete gelen akrabaları ile hoş sohbet yapıyorlardı. Keyiften göbek atmıyorlardı ama mutsuzluktan da ölmüyorlardı.

Ben onlarla bir tezat teşkil ediyordum duygusal manada beni kahreden buydu. Ben onların haline bakıp yüreğim sıkışırken, Allahım bu ne sefalet ne yazık derken onlar benim farkımda bile değildi. Bunun sebebi onların benim yitirdiğim şeylere sahip olmalarıydı. Ne kadar çok tekil olursanız, sizi birbirinize bağlayan unsurlardan uzaklaşırsınız. Kendi kurallarınızla yaşamaya başlarsınız.

Oğlum genç olduğu için belki de keyfi yerindeydi, acı veren operasyonlar geçirmesine rağmen, kendini tatildeymiş gibi hissediyordu. Ben bir önce oradan kaçmak istiyordum.

Bugün okuduğum o yazılar, gördüğüm o profiller benim gibi doğduklarında ait olma duygusunu bir türlü tamamlayamamış ama doğuştan var olan bu duyguyu faşizmle doldurmaya çalışan insanların sevinç nidalarıydı. Kendilerini tanımlamak gibi bir problemi en kolay yoldan çözümleyen insanların hastalığına tutulmuşlardı. Yoksa insan kurdun dişine kan bulaşınca durduramaz demedik mi ya da bugün pazartesi sendromu yaşamıyorum, bayram ilan edilmeli diyerek kandan beslenen söylemlerle güne başlar mı?

Ortak akıl diye bir şey olamaz. Üst akıl diye de bir şey söz konusu değildir. Oğlumun çoktan öğrendiği ve benim okuyarak daha yeni farkına vardığım şey toplumun eşitsizlik insancından ortaya çıkan bir yanılsama olduğu.

İşte tam da bu yüzden geleceğe güveniyorum.

Güzel günlerde görüşelim.