Kürt sorununun çözümü için ortaya atılan "strateji" konusundaki son yazım bu.

Sunulduğunda "madem şimdiye kadar uygulanan yöntemler yanlıştı, neden bu kadar çok zarara yol açtık" diye sormuştum.

Dar çevrelerde kotarılan, sınırlı analizlere dayanan yeni stratejinin eskisinden daha fazla şansı olacak mı?

Şimdiye dek sürdürülen mantık ve uygulamalarla hayır! Ama ima edilen farklı bir mantık ve yaklaşım eskisinden daha iyi sonuçlar alabilir.

Bunun için, 1- Müzakerenin tarafının doğru seçilmesi gerekir. Türk tarafı memurlardan ve güvenlik elemanlarından olmamalıdır.

Sivil akademisyen, uzman ve kanı önderlerinden oluşan bir müzakere ve değerlendirme ekibi oluşturulmalıdır.

Tarafların belirlenmesi

PKK, İmralı, KCK ve Diaspora sorunun nedeni değil sonucudur. Sorunun kaynağı Kürt halkının kendi kimlikleriyle TC vatandaşı olamamaları, ulusal birliğe katılmaları için farklı bir kimliğe bürünmek zorunda kalmalarına karşı gösterdikleri tepkidir.

Direnişleri onların dışlanmalarına, yoksul kalmalarına ve cezalandırılmalarına neden olmuştur.

Bu uzun süren travma, yaralı bir kimlik sahibi olmalarına ve tepkici bir tavır takınmalarına yol açmıştır.

Türk tarafında bu olguyu bilen ve saygılı olan insanlar olmalıdır. Memurlar sorunun hep bir parçası olmuşlardır.

"Kürt sorunu" sosyal ve siyasal bir sorundur. Sosyal olduğu için sorunun kaynağındaki halka gitmek ve kendilerini mağdur eden düzene ilişkin algılarını ve eleştirilerini tespit etmek gerekir.

Sorunu nasıl yaşıyor ve hangi zihinsel kalıplarla ifade ediyorlar; kendilerinin hissedecekleri bir siyasal-hukuki düzen nasıl olmalıdır ve onların bu süreçteki yeri/rolleri konusundaki beklentileri nedir sorularını yanıtlamalıdırlar.

Neden silahlı bir örgütü destekliyorlar? Ayrılma istekleri yoksa (öyle düşünenler de olabilir, bu vesileyle o da öğrenilebilir) silahlı mücadeleye verdikleri desteği hangi koşullarda sonlandıracaklardır?

Bu sorular sadece PKK'yı destekleyen kesitlere değil, tüm Kürtler'e ülke çapında sorulmalıdır. Bu sorgulamayı yapacak bilimsel donanıma sahip yeterince araştırma kuruluşu ve üniversite vardır.

Oluşturulacak müzakere ve değerlendirme kurulu, söz konusu araştırmaları hem yönetir hem de elde edilen verileri değerlendirip Meclis'e, hükümete ve kamuoyuna iletir.

Böylece sadece teşhise değil tedaviye de tüm Kürtler katılır. Sorunun kaynağı ve mazlumu oldukları gibi çözümün üreteni ve kazananı da olurlar. Türkiye kazanır.

Paralel bir sürece Meclis'te çeşitli partilere dağılmış olan Kürt milletvekilleri öncülük yapabilir. Yeter ki onlara bu görev verilsin.

Ortaya çıkacak mutabakat ve kamuoyu araştırmalarından elde edilecek verilerle hükümet bir eylem planı oluşturur.

Geriye silahların terki için yapılacak görüşmeler kalır. Bu görüşmeler, desteği kazanılan halkın gözleri önünde silahlı unsurlarla yapılır.

Amacı silahsızlanma-eylemsizleşme-topluma uyum sürecinin başlatılması için şartların yaratılmasıdır.

Bu konuda madem BDP esas muhatap olacaktır, onun içinden çıktığı siyasal-kültürel iklimin diğer öğeleriyle serbestçe görüşmesinin önü açılmalıdır. Hiçbir güç odağı dışarıda bırakıldığını hissetmemelidir.

Benimsenecek ölçüler

Ancak Kürt sorununun çözümü için yapılacak yasal, idari, siyasi ve kültürel reformlar kimseyle pazarlığa tabi olmamalıdır.

Avrupa Birliği standartları bu konuda ölçü olmalıdır. Çünkü onlar birey ve topluluk haklarının vardığı en ileri aşamanın örnekleridir ve ne devletin ne de siyasi bir grubun bunları bir lütuf gibi sunması veya pazarlıkla bir kısmını benimsemesi söz konusu olmamalıdır.

Açıklanan stratejide Mesut Barzani'nin bir çözüm ortağı olarak devrede olacağı belirtilmektedir. Barzani silahsız bir çözümden yanadır. Bunu Suriye Kürtleri'ne de telkin etmektedir.

Bir Kürt birliği kurulacaksa bunun siyasi ve tedrici olmasını savunur. Ancak PKK'nın Suriye ve İran Kürtleri'nin bir bölümü üzerinde ciddi etkisi vardır.

Bu etkiye sahip olduğu müddetçe Kürt sorununu bir bölgesel mesele olarak devrede tutacak ve pazarlığını azami koşullar üzerinden sürdürecektir.

O nedenle Türkiye, PKK'yı ciddiye alırken onu, sorunun nedeni ve tek muhatabı olarak görmemeli çözüm ortağı olarak küstürdüğü kendi Kürt halkını kazanmaya çalışmalıdır.

Bunu nasıl yapacağını da ondan öğrenmelidir.