Bu yazı siyaseten yazılmış son yazıdır. Nedenini yazının sonunda okuyacaksınız.
Tek adam rejimi sadece ülkeyi dizayn etmek istemez, muhalefeti de dizayn etmeye kalkışır.
Erdoğan yazdı, Erdoğan yönetti, Erdoğan oynadı. Tek adam rejimi öyledir.
Erdoğan rejimi muhalefeti dizayn etmeyi başarıyor. Bu çabası, mühendisliği bazen iradı bir çabayla, bazen muhalefeti bir alana hapsederek yapıyor. Sonuçta bunu yapabilme ceberut kuvveti ve politik stratejik kuvveti var. Elde olan erk sahibi olan muhalefet de bu mühendisliğin parçası oluyor. Süreci değiştiremiyor.
Erdoğan seçim tarihini belirledi.
Erdoğan kendi rakibini belirledi (Kemal Kılıçdaroğlu).
Erdoğan kendi rakibinin lakabını belirledi. (Bay Kemal).
Erdoğan kendi rakibinin ittifakını belirledi. (Altılı masa)
Türkiye seçime işte böyle bir mühendislikle girdi.
Bu seçimde elbette hile oldu. Fakat seçimlerde hile yüzde 1-3 oranında yapılır. Daha fazla teknik olarak mümkün değil. (Daha fazlası mümkünse, batsın bu siyasi partiler). Yani Erdoğan destekleyen bir kitle var. Tüm muhalefet bir araya geliyor buna rağmen Erdoğan seçimlerin birinci türünü alıyor. Seçmen davranışı ve Türkiye sosyoloji üstüne düşünmek gerekir. Zamanın ruhunu anlamak gerekir. Buna uygun konumlanmak gerekir. Anlayan varsa beri gelsin.
Erdoğan rejimi bir mafya gibi Türkiye'yi yönetiyor. Türkiye'de en çok izlenen diziler ise mafya dizileri, yani Erdoğan rejimi ülke ruh eğilimi ile çelişmiyor. Bunu düşünmek ve bu çürümeye dair çalışma yapmak gerekir.
Kemal Kılıçdaroğlu 75 yaşında bir adam. Tüm Türkiye'ye dayata dayata aday oldu. Seçilme imkâni en az olan aday. 75 yaşında bir adam 6 aylık bir PİAR çalışması ile kendini Türkiye'ye dayattı ve ikinci tura kaldı. Yani umut var hala. Her şey mümkün. Tek oyla bu Erdoğan ceberut rejimi yıkılabilir. Bu seçim son seçim olabilir. Sonrası Arap ülkelerinin seçimleri gibi olabilir. Daha her şey bitmemişken bu halkın feraseti, CHP'ye rağmen (Yeryüzünde hiçbir parti bu denli sadık seçmenini aşağılamaz. Sadullah Ergin gibi figür nasıl, hangi akılla ve hangi kulisle Çankaya'dan aday gösterilir? Sembollere açık bir saldırı var.)
Adaya rağmen, adayın değirmenine su taşıyan ucuzcu gazetecilere rağmen (Burada Ruşen Çakır'dan bahsediyorum. O kadar ucuza adayın değirmenine şu taşımamalıydı. Pazarlığı yapanlar dahi şaşırmış bu kadar ucuza gitmesine...)
Her şeye rağmen, her hataya rağmen ortada bir durum var. Ya Erdoğan mafya rejimi kazanacak, yada Türkiye kazanacak.
Bak ülkücü vatandaş!
Türkiye Cumhuriyetinin kabile, sülale, aile devletine dönüşmesi istiyor musun? Bu seçim o seçimdir işte. Eğer Erdoğan rejimine oy verirsen, Türkiye Cumhuriyeti kabile aile. sülale devletine köklü halde dönecek. Kurumlar zaten zayıflatılmış, daha da zayıflatılacak ve yok edilecek. Karar senin. Burada mesele Erdoğan rejiminin yenilmesidir.
Bak İslamcı vatandaş!
Muaviye İslamcılığının sana dayatılmasını istemisin? İşte bu seçimde Muaviye İslamcılığı ile Ebubekir İslamcılığını oylayacaksın. Evet Erdoğan rejiminin, karşıdaki adam Hz. Ali'nin turabı olamaz, biliyorum bu nedenle Ebubekir şurası diyorum. Sen anladın onu.
Sen oyunu Tayyip Erdoğan'a vermiyorsun. Muaviyeleşen Erdoğan rejimi oy vermiş olursun. Diyeceğin o günaha girme...
Bak vatandaş!
Ekmek meselesi bu seçim. Ekmeğine sahip çık. Bu şansın hala var.
Unutma seçimde iki fikir, eğilim yarışıyor. Birincisi Erdoğan rejimidir. Hırsızdır, hilecidir, ceberuttur bu rejim.
Oyunu bu rejimin karşısında olan adaya ver.
Unutma bu seçimde ne Tayyip Erdoğan ne Kemal Kılıçdaroğlu yarışıyor.
Bu seçimde kabile devleti, Muaviye İslamını temsil eden Erdoğan rejimi ile Türkiye'yi kurumlarını temsil eden Kemal Kılıçdaroğlu yarışıyor.
Oyunu ön göre ver.
Son söz.
HDP manipülasyona açık hale gelmiştir.
Neden?
Aldığı oy nedeniyle değil. O ayrı bir konu.
Adayları nedeniyle. Birçok tartışmalı adayı oldu. İkisini örnek vereyim.
Bir aday vardı HDP'de birinci sırada bir ilde daha sonra medyadan okuduğumuza göre aday adaylığını çekti. Belki de HDP onu geri çekmiş bilmiyoruz. Önemli de değil. Önemli olan o kişinin birinci sıra aday olabilmesinde. Bu veri çok önemlidir, süreci masaya yatırmalıdır. Aday belirleme sürecinde sorun var mı tartışmalı ve kamuoyuna açıklama yapsa iyi olur.
HDP seçim yenilgisinden önce aday meselesini masaya yatırmalıdır. Mesela Hatay'da HDP açıkça ve resmen Tip'e çalıştı.
Nasıl?
Neden?
Nasıl biliyorum neden ise bilmiyorum.
Nasıl?
Çünkü HDP birinci sıra adayı bir köy bakkalı ancak teslim edilebilecek, efendi, sadık biri. TİP ise karşısında Türkiye tarafından tanınan mağdur edilen bir aday koydu. Yani HDP seçmenine resmen Tip'e oy ver der gibi aday koydu.
Neden? Bilen varsa bize de anlatsın.
Yenilgisine gelince, bence Kürt demokratik siyasetinin en değerli Genel başkanına sahipken (Mithat Sancar hocamdan bahsediyorum) öyle bir seçim sonucu alması üzücü. Bir şeyler yönetilemedi. İttifak diye sarıldığı şey Türkiye sol siyasetinin çoluk çocukları (TİP'ten bahsediyorum) ile son kullanım tarihi çoktan geçmiş yapı ve kişilerdir. Basit bir mantık, düz mantık ile bu meselelerin sonuçları görülebilirdi olmadı.
TİP meselesi
Erdoğan rejimi TİP e 1 milyon dolar reklam desteği sunmuştur.
Bu bir medya desteğidir. Peki ispat et!
Tamam edelim.
Zaten PİAR araştırma şirketleri var onlar bu işi yapıyor medyada görünürlüğü ölçüyor ve dahi fiyatlandırıyorlar ama okur yazarlar için ispat ediyorum.
Olayın canlandırması öyle olabilir. Erdoğan rejimi elemanları bir masada oturup şu soruyu sormuş olabilirler.
Bu HDP'yi nasıl bölebiliriz? HDP'den nasıl oy alırız?
Hatta esas soru bu HDP cephesini nasıl seçmen gözünde yek olmaktan çıkarırız.
Tıplı üç dört hevesli var. Bunlara eğer medya desteği sunarsak popüler olurlar, zaten popülizme eğilimliler, o halde medyada görünür olsunlar, popüler olsunlar ve seçimlerde oy alacaklarına inansınlar. Hatta HDP'nin ittifakından ayrılırlarsa millet ittifakı seve seve kucak açar onlara. Kazan kazan kazan formülü. Yani HDP ittifakından ayrılıp millet ittifakına girerlerse propandaşı hazır. Eeee o halde medyanın kapılarını açalım bu çocuklara.
Canlandırma buna benzer olmuş olabilir ve bu işe yaramıştır.
Erdoğan rejiminin kontrol ettiği desteklediği, etki ektiği, gizli sızdığı, lazımsa kullandığı genel televizyon gazete haber siteleri, yerel medya topyekûn hangileri alt altta yazın ve TIP başkanı ve elemanları bu mecralarda kaç defa göründü?
Kaç saat?
Hangi saatte?
Bunları hesaplayın.
1 milyon doların az üstünde bir rakama ulaşırsınız.
Bakın sağcı cenahta Genç Parti özelinde PİAR ile yüzde 7 civarında oy almıştı. Sol cenahta ise PİAR ile demek yüzde 1 alınabiliyor, onu gördük.
Buna rağmen benim öngörüm bu partinin 100 bin oy alacağı yönündeydi. Yanıldım. Bu sonuç konjonktürel bir sonuçtur. Türkiye'de CHP solunda demokratik sol siyaset tabanı yüzde 7 ila 10 arasındadır. HDP ise bu ülkede en az yüzde 10'dur. Bu seçmenin organizasyonunu gerekir gelecekte. Elbette TİP bir rüzgârdır ve bu işlerin partisi değildir.
Bu yazı siyaseten yazılmış son yazıdır.
Nedeni ise Türkiye siyasetine etki edecek politik araçlara sahip değilim. Partim yok, ülkede yaşamıyorum, kulis yapamıyorum, sosyal medyayı aktif kullanmıyorum, kurduğum organizasyonlarda önce ricat kararı aldık, sonra örgütsüzlük / serbestlik kararı aldık daha sonra da tamamen dağıttık. (Bu organizasyonlar sol devrimci değil, ama içinde sol devrimci kadrolarında olduğu halk hareketi organizasyonlarıydı.)
Uzun zamandır siyasetin s'si dahi hayatımda yok. Siyaset ve entelektüel kültürü besleyecek kitaplar okumuyorum. Dünya basınını okumuyorum. Le Monde diplomatıque makalelerini son altı yıldır okumamışım ki geçmişte bu yayının Türkçe baskısı yayınlanmadan önce yana yana Fransızca bilen arkadaşlara bazı makalelerini çevirtmiştim ve okumuştum.
Entelektüel gündemi takip etmiyorum en son Slavoj Žižek ve Michael Hardt , Antonio Negri kitaplarında kaldı zamanım. Oysa mutlaka yeni gündemler ve yazarlar ortaya çıkmıştır.
Siyaset yazacak kadar siyaset ile ilgilenmiyorum.
Yeni ülkede, yeni insanlar, meslektaşlar ile tanışıyorum. Gündemim doğal olarak değişiyor.
İsveç tarihi, edebiyatı, felsefesi, şiiri, müziği, filmleri, popüler kültürü, insan hikayeleri çok zengin. Bunları okumam, dinlemem, izlemem, anlamam, yorumlamam gerekir.
Yeni bir mesleğim var. Bu mesleğin uzmanlaşma, ustalaşma, birkaç adım daha üst eğitim daha gibi dertler var. Bu mesleğin bazı disiplinlerinde uzmanlaşmak istiyorum. Mesela Salutojenik Model üstüne katkı sunmak istiyorum.
Dil sorunum var. Çin Ali'den, Ömer Seyfettin kitapları seviyesine sıçramak zorundayım.
Tüm bu nedenlerden dolayı;
Bu siyaseten yazılmış son yazıdır.
Dolayısıyla artık, eski hikayeler yazacağım onlarda ölenlere bir saygı duruşu içerir.
Dolayısıyla artık İsveç yazacağım, çünkü bu benim gerçeğim yaşadığım ülke gerçeği.