Üç hafta önce Suriye tarafından düşürüldüğü açıklanan askeri uçakla ilgili gelişmeler “bilmece”ye döndü.
Füze ihtimali neredeyse ortadan kalktı!
Uçaksavar ateşine yönelik bilgiler de “revize” ediliyor.
Genelkurmay Başkanlığı’nca yapılan son açıklamada uçağa ait su yüzeyinden toplanan malzemelerde “petrol türevi herhangi bir yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde profiline veya patlayıcı madde artığı ve mühimmata ait bulguya rastlanmadığı” bildirildi.
4 Temmuz’daki “düşürüldü” ifadesi ise “düşürüldüğü iddia edilen” şeklinde düzeltildi.
Deniz dibindeki parçalara göre gelecekte başka değerlendirmeler de yapılabilir.
“Pilotaj hatası” dahil her türlü “senaryo” yeniden masaya yatırılıyor.
Bu durumda akla “savaş çığırtkanları”nın ilk andan itibaren “Suriye’yi vurma” önerileri geliyor.
Ya Türkiye; dolduruşa gelip, Suriye tuzağına bu vesileyle düşürülse ve aynı şekilde karşılık verse ne olacaktı?!
Suriye ile savaşacak mıydık?
Daha birkaç yıl önce sınırı açıp, ortak bakanlar kurulu topladığımız, turizmden baraj inşaatına, ticarete dek her alanda ilişkileri geliştirdiğimiz komşu ülkeyi bombalayacak mıydık?
Gerçi Esad da, Türk jetini “uçaksavarla düşürdüklerini” açıkladı ama gelen bilgiler Şam’ı da teyit etmiyor.
Kafaların bu denli karışık olduğu bir durumda “savaş cinayet olurdu.”
Neyse ki kamuoyu soğukkanlı tepkiler verdi.
Hükümet liderlerle görüşerek frene bastı.
Genelkurmay Başkanı, “Uçak düştü diye savaşacak halimiz yok!” diyerek sakin davrandı.
Suriye kuşkusuz Ortadoğu’nun sıcak bölgesi.
ABD, Esat rejimine verdikleri destek nedeniyle Rusya ve Çin’i uyardı.
Rus savaş gemileri Akdeniz’e iniyor.
İran’ın nükleer programı nedeniyle İsrail ve ABD tedirgin.
Böyle zamanlarda Türkiye’nin iç siyasetine liderler arasındaki “twitter”, “prompter” polemiklerinin yön vermesi üzücü.
Körfez Savaşı ve Irak işgali gibi uluslararası krizlerde izlenecek politikalar konusunda “askerler ile siviller” arasında ciddi görüş ayrılıkları yaşanmıştı. MGK önerileriyle TBMM kararları farklılaşmıştı. Bu defa Genelkurmay ile Hükümet arasında bu tür çelişkiler yok. Başbakan Erdoğan, baştan beri aynı dili konuştuklarını savunuyor.
Ancak “iki uçak” olayında da soru işaretleri doğdu ve bunlar giderilemiyor.
Uludere’de 35 sivilin ölümüne yol açan bombalama emri nasıl bir istihbaratla kimin tarafından verildi? Soruşturma yedi aydır neden tamamlanamadı? TBMM Uludere Komisyonu raporunu yazmadan niye tatile çıktı?
Orada kendi vatandaşını vuran Hava Kuvvetleri, Suriye’de iki pilotun ölümüne
yol açan saldırıya hiçbir iz bırakmadan nasıl uğradı?
Uçak bilmecesi böyle çözülmez.
Kamuoyunu aydınlatacak bir soruşturma açılmalıdır.