Eskiden postaneye öderdim telefon faturalarını. Bir keresinde uzun kuyruğa aldırmadan başı örtülü pardesülü bir kadın en öne geçmiş faturasını ödemeye kalkmıştı, insanlar itiraz edince de “biz çok bekledik, biraz da siz bekleyin” demişti. Kuyruktaki herkesin önce bir ağzı açık kalmıştı, kadının pervasızlığı karşısında.
 
Sigara yasağı başladıktan sonra da insanlar dışarıda sigara içenlere emirler yağdırır olmuştu. Lütfen biraz uzağa üfler misiniz? Ya da migrenim var benim lütfen gidip başka masada oturun gibi zırva tekliflerle sigara içenlerin asabını bozuyorlardı. Nedeni uzun zaman sigara dumanına ses çıkarmadan katlanmak zorunda kalmalarıydı.

İnsan psikoloji böyledir. Bünye hasar alınca bazen intikam peşine düşer.
 
Abdullah Çakıroğlu da otobüste şortlu kadını tekmelemiş, kadın bayılınca onu otobüs şoförüyle birlikte arabadan indirip yollarına devam etmişler. Koca otobüste başka insan evladı yok muymuş bilinmez herkes yoluna devam etmiş.
 
Vicdan ve merhamet insani değerlerdir. Kalbimizin atışı gibi tıkır tıkır işlemesi gerekir insan bünyesinde. Tekliyorsa hasta demektir.
 
Yakalanan sosyopat adam serbest bırakılmış. Keşke kamu alanında çekeceği bir cezaya mahkum edilseydi. Belki o zaman biraz da olsa ehlileşirdi. Mesela eline bir sepet dolusu her sabah karanfil alsaydı. Gördüğü tüm kadınların önünde reverans yapıp onlara iltifat ettikten sonra bana baktığınız için teşekkür ederim diyerek bir karanfil uzatsaydı, belki kendine gelirdi.
 
Böyle olayları küçümsememek gerek. Küçümsediğiniz olaylar zamanla çoğalıp başınızı ağrıtacak kadar büyür. Çünkü zamanla normalleşirler.
 
Lisedeyken yabancıların kültürüne hayran bir edebiyat hocamız vardı. Her vesilede bize onların yaşayışlarının modernliğinden dem vururdu.
 
Bir keresinde insanların bencilliğine sabırsızlığına karşıt olarak bize şahit olduğu bir olayı anlatmıştı.
 
Efendim o Avrupa’da bir otobüs yolculuğu yaparken otobüsten inen genç bir çift otobüsün önüne geçip uzun uzun öpüşmüşler ayrılırken. Otobüs şoförü de onların ayrılmalarını beklemiş sabırla. Yolculara bakmış onlar da ifadesiz arabanın hareket etmesini bekliyorlarmış.
 
Bizim minibüs ve otobüs şoförlerimiz hakkında, bazılarına katıla katıla güldüğümüz bir sürü insanlık dışı olayı peş peşe sıralayabilirim fazla düşünmeden. Ama kimsenin canını sıkmaya niyetim yok.
 
Bir kitapta okumuştum. Dışımızdaki adaletsizlikler bizim adalet duygumuzun gelişmesi için meydana gelirmiş. O zaman bu düşünceye göre tekmeleyen adamı yakasından tutup otobüsle birlikte en yakın karakola gidip hakkında işlem yapmak o gün yolcular için yapılması gereken gerekli bir adalet sınavıydı. Tüm yolcular bu sınavdan kalmış görünüyor.
 
Şoförü baygın kadını yolun kenarına terk ettiği için tek başına suçlamak yine hatalı bir davranış olur. Tüm otobüs kadını yolun kenarına bırakmışlar çünkü itiraz eden hiç kimse olmamış.
 
Normali, şoförü de Büyük Şehir Belediyesine götürüp teslim etmekti herhalde. Bir daha mesleğini yapmamalı ya da psikolojik yardım almalı. Toplum içine çıkacak hale getirmeli. Terapiyle vicdan ve merhamet duyguları yeniden uyandırılır mı? Bu konuda uzman değilim. Bilemedim şimdi.
 
Seyirci olmak, tepkisiz kalmak en kötüsü olmalı.
 
Bir filmde duydum. “Birbirimiz için mücadele etmediğimiz zaman insanlık öldü” diyordu adam.
 
Bence haklı. Zorla şahit bırakıldıklarımızın yanında insani duygularımızı boşa aldığımız her saniye suçlusu biziz.
 
Güzel Günlerde Görüşelim.