İnsanlar olayları değerlendirirken bir türlü daha önce etkisi altında kaldıkları düşüncelerin biriktirdiği önyargılardan kurtulamıyorlar.

24 Şubat’ta Rus ordularının Ukrayna’ya girmesiyle başlayan dünyanın son savaşı da bu doğrultuda değerlendiriliyor.

Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaşın çıkmasında ABD’yi, NATO’yu, Batı’yı suçlu göstermeye çalışanlarla, her iki tarafın da yayılmacı, saldırgan olduğunu söylemeye çalışanların düşünceleri çarpışmaya başladı.

Ukrayna

“Ukrayna, Doğu Avrupa'da bir ülke. 603.549 km² yüzölçümüyle tamamı Avrupa'da olan en büyük ülkedir. Doğuda ve kuzeydoğuda Rusya, kuzeybatıda Belarus, batıda Polonya, Slovakya ve Macaristan, güneybatıda Romanya ve Moldova'nın komşusudur. Ayrıca güneyde Karadeniz ve Azak Denizi'ne kıyısı bulunmaktadır”.(1)

Dünya Bankası verilerine göre Ukrayna’da, 2020 yılında 44,13 milyon insan yaşamaktaydı.

Geniş toprakları, çok önemli yeryüzü konumu nedeniyle Dünya’yı yönetmeye çalışan güçlerin saldırı alanı durumuna gelmiş bulunmakta

NATO’ya girme kararı.

“Putin: Ukrayna NATO'ya kabul edilirse NATO örgütüyle savaşmak zorunda kalacağız” diyor.

Ukrayna bir ulus devlet. NATO’ya girip çıkması kendi kararına bağlı bir konu. NATO’ya girebilir miyim diye Rusya Federasyonu’ndan izin almak zorunda değil.

ABD, Batı düşmanlığı

ABD, Batı Düşmanlığı bazı kesimlerin genlerine işlemiş durumda. Bunların eleştirilmesine hiç karşı çıktığımız yok. Ama, eleştiri tek yanlı olmamalı. Bir çatışma durumunda taraflardan ikisinde de, birinde çok, birinde az olsa da suç olur. Bir tarafın tümüyle suçlu, bir tarafın tertemiz, suçsuz olduğu bir çatışma, bir toplumsal, siyasal olay olamaz.

Ukrayna Savaşı’nda, ABD, NATO, Batı ülkelerini de, Rusya Federasyonu’nu da, Çin Halk Cumhuriyeti’ni de eleştirmekten geri durmamak gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti toplumsal kültüründe, “Dünya’da ne kötülük varsa, bunlar ABD, NATO, Batı ülkelerinden kaynaklanıyor” önyargısı, egemenliği kökleşmiş durumda. Sol düşünce yanlılarına göre ABD, Batı emperyalist, kapitalist, dinci kesimlere göre Hristiyan yapı. Bu ülkede ABD, Batı düşmanlığında sağcısıyla solcusu aynı yerde birleşmekte.

ABD, Batı düşmanlığı, eleştiri boyutlarını aşarak ruhsal bozukluk düzeyine ulaşmış durumda. “Bugün İstanbul’da etkili bir yağmur yağdı. Bu kesinlikle ABD’nin işidir” denme boyutlarında suçlamalar zinciri oluşmuş. Türkiye Cumhuriyeti’nde, Dünya’da ne kadar kötülük varsa ABD, NATO, Batı’nın işi. Rusya Federasyonu, Varşova Paktı, Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Bloku tertemiz. Bunların hiçbir suçları olamaz mantığı yerleşmiş. Kanımızca bu sağlıklı bir düşünme sistemi değil.

Rusya Federasyonu, Çin halk Cumhuriyeti’nde herhangi bir eksiklik, bozukluk olduğunu söyleyenlerin “hain”, “dönek”, “emperyalizmin uşağı” suçlamalarıyla damgalandığı günlerden geçtik. Bu günümüzde de belli ölçülerde sürmekte.

Kim, hangi ülke doğru yapıyorsa, yanında, yanlış yapıyorsa karşısında olmadan ülkemizi, Dünya'yı, insanlığı doğru okuma, gelişmeler gerçek boyutlarıyla değerlendirebilme olanağı yok.

Rusya Federasyonu’nun Esed güçleriyle birlikte Suriye Arap Cumhuriyeti’nin yönetim karşıtı güçlerine bomba yağdırmasını görmeyecek miyiz? Burada Rusya Federasyonu’nun yayılmacılığı yok mu? Bu ülkenin iç savaşında, Akdeniz kıyılarına 5 üs kurması yayılmacılık amaçlı girişimler değil mi?

Sovyet ordusunun Macaristan'da, Çekoslovakya'da, Afganistan'da, Şimdi Ukrayna'da yaptığı saldırıları hiç sorgulamayacak mıyız?

“Rusya'yı haklı görmeye kararlı kimseler de var. Onlar tavırlarını değiştirmezler. Onlara göre dünyada kötülük varsa Amerika'dan ve NATO'dan ötürü vardır. Dünyada her şey "diyalektik gereği" değişir, ama bu değişmez. "NATO doğuya doğru ilerliyor, yeni yeni üyeler buluyor, bu da Rusya'yı tehdit ediyor. Rusya'nın davranışı bir güvenlik arayışı... Birinci argüman bu. Ben kendi hesabıma NATO'nun bir genişleme kampanyası yürüttüğünü görmüyorum. Bu bir hesaplılık olabilir; yani NATO kimseyi çağırmaz, çağırmıyor, çünkü zaten herkes "Bizi de alın" diye koşuyor. Karar onların, talep onlardan.

Kaldı ki bir ülke hangi "pakt", "antant", "ittifak" içinde olacağına kendi karar verir; bunun için komşularından izin almaz. Altmış yıldır NATO üyesiyiz. Çok daha uzun zamandır Rusya ile kapı komşusuyuz. Şu son dönemde Baltık ülkeleri NATO'ya girdi. Putin'den izin mi aldılar?

Bu yeni üyeler Rusya endişelerinden ötürü NATO'da olmayı tercih ettiler. Ama Polonya ya da Slovakya, NATO üyesi olunca Rusya'ya namlu mu doğrulttu?” (3)

Murat Belge, bu eleştirilerinde haksız değil kanısındayız.

27.02.2022 tarihinde bu köşede yayınlanan “Ukrayna Savaşı” başlıklı yazıma, Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi Sitesi’nde, Ali Ercan Demir adlı bir okuyucu “Rusya Federasyonu 'nu yayılmacı olarak suçlamak densizliktir” yorumunu yaptı. Hiç yanıt verme gereği duymadım. “Densizlik” Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaşta, Rusya Federasyonu’nun yayılmacı olduğunu söylemekle mi, yoksa bu yayılmacılığı anlayamadan, göremeden, belki de gizlemeye çalışarak bu yaklaşımda bulunan birini suçlamakla mı olur? Bunun yorumunu okurlara bırakıyorum. İlginizi çekmiş olmalı, bu yorum “Eğitim-Sen İstanbul 6 nolu Üniversiteler Şubesi Sitesi”nde yapıldı. Sözü edilen yorum, Türkiye Cumhuriyeti’nde en devrimci, en solcu olduğunu ileri süren bir eğitim emekçileri sendikasının, Araştırma Görevlileri, Doktorlar, Doçentler, Profesörlerin örgütlü olduğu bir sitesinde yapıldı. Yorumu yapanın bu kuruluşun üyesi olup olmadığı konusunda bilgimiz yok.

------------------------------------

(1) Vikipedi Özgür Ansiklopedi

(2) Gazete Duvar İnternet Gazetesi, Putin: Ukrayna NATO'ya kabul edilirse NATO örgütüyle savaşmak zorunda kalacağız, 05.03.2022

(3) Belge, Murat, "Taraf tutma" biçimleri, T24.com.tr Bağımsız İnternet Gazetesi, 05.03.2022