CHP’li Hurşit Güneş’in Hatay’daki “Apaydın Kampı”nın Esad’a karşı çarpışan “Özgür Suriye Ordusu”nun karargahı olduğunu öne sürmesi hükümetin Meclis’e ve kamuoyuna bilgi vermesini zorunlu kılıyor.
Kamptakiler askerse, Anayasa gereği Meclis’in karar alması gerekiyor.
Oysa TBMM tatilde ve CHP heyeti kampın kapısından dönmese oradaki gerçekler Batılı medyanın yazdıklarıyla sınırlı kalacak, spekülasyonlar devam edecekti.
Ana muhalefet, Apaydın’ı gündeme getirmekle “Suriye politikası”nın derinliğine sorgulanmasına da fırsat tanıdı.
Hurşit Güneş, geçmişte Türkiye Ortadoğu’ya mesafeli bakarken önemli bir “parametre”nin Batı’yla ilişkiler olduğuna değinmekte. AB ile müzakere sürecinde ise insan hakları, demokratikleşme ve Kürt sorununun yanı sıra “dış politika”da da Türkiye ortak hedefler gözetirdi. Şimdi AB’den uzaklaştıkça Türkiye, Suriye politikasını ABD yörüngesinde “Sünni ittifaka” dayandırıyor. Irak’la, İran’la arasını açıyor.
Güneş, Hatay’ın “küçük bir Suriye” olduğunu belirterek, kentin etnik ve kültürel kimliğinin bozulmaması gerektiğini anlatmıştı.
Hatay denince aklımıza gelen ilk isim Murat Sökmenoğlu’dur.
Hatay, Atatürk’ün son günlerinde babası Tayfur Sökmen tarafından Türkiye’ye katılmıştı.
Sökmenoğlu, Türkiye 12 Eylül askeri döneminden çıkarken 1983 seçimleriyle kurulan Meclis’te görev yapmıştı. 1990’larda TBMM Başkanı Cindoruk’un danışmanıydı. Çankaya’da Demirel ile çalıştı. 1999-2002 arasında ise TBMM Başkanvekili’ydi. On yıldır Meclis’te değil ancak siyasetle Ankara’da olduğundan daha fazla ilgili. Günlerini memleketi Hatay’da çiftçilik yaparak geçiriyor. Son altı aydır ise Suriye kriziyle iç içe yaşıyor. Kimi zaman Suriye’den gelen haberlere inanmadığı için bir arabaya binip Halep’e gittiği oldu; son günlerde kamplarda olup bitenleri izliyor, sınırdaki askeri hareketliliği, askeri karakolları ziyaret edecek kadar yakından takip ediyor.
Sökmenoğlu ile dostluğumuz kesintisiz sürdüğü için Atatürk’ten ve babasından miras “Hatay sevdası”nın ne denli güçlü olduğunu biliyorum.
Dün Hurşit Güneş’in “Apaydın Kampı” gözlemleri üzerine konuştuk.
Sökmenoğlu, Hatay’ın “küçük bir Suriye” olduğu tespitini “gerçekçi ama acıtıcı” bulduğunu söyledi. Çünkü bu kentte, Arap Müslümanlar, Aleviler, Ermeni ve Hıristiyanları da kapsayan bir kültürel çeşitlilik olduğunu ve bu zenginliğin bozulmaması gerektiğini söyledi.
Sökmenoğlu, “Davutoğlu Hatay’daki dengeleri bilmiyor” dedi:
“Hatay tampon bölge olmaktan çıkarılmalıdır. Bugün Suriyeli mültecilerle Hatay tampon bölge haline gelmiştir. Fransa, burayı korumak için asker lazım diyor, hükümet bu tuzağa düşerse Türkiye fiilen savaşa girmiş olacak.”
BM’den sivilleri korumaya dönük bir karar çıkması halinde kamplardaki askeri görüntünün ortadan kalkacağını belirtmekte.