Sorun AKP’nin 8 yıldır iktidarda olmasından mı kaynaklanıyor? AKP, doğal iktidar yıpranması ve yorgunluğu mu sergiliyor? Yoksa 8 yıl geçmesine rağmen AKP iktidarını tehdit eden bir muhalefetin çıkmıyor olmasıyla mı bağlantılı? Ya da AKP’nin yönetici zümresinin kendine güveni arttıkça, bastırılmış refleksleri, davranışları, dünya görüşleri mi daha fazla öne çıkıyor?
Bugün AKP hükümetinin iç politikayla ilgili (Kıbrıs dahil) birçok konuda aldığı karar ve takındığı tavırlar demokrasi, sosyal adalet, özgürlükler açılarından sorunlu. Bunlara bu sayfalarda birçok kez değinildi. Bu duraklama döneminin belirleyenlerinin, AKP’nin rakipsiz iktidar olmasıyla ilgili olduğunu en son Radikal2’de 12.12.2010’da, ‘AKP’nin duraklama dönemi’ başlıklı yazıda ele aldık. 

Kesilen hamle
AKP’nin demokratikleşme hamlesinin soluğunun kesilmesinin devlet olma konumuna giderek yerleşmesiyle bağlantılı olduğu açık. Aynı zamanda geniş bir çıkar dağıtım pompası çalıştırarak iktidarının koşullarını yeniden üretiyor bu parti. İktisadi büyümeyi mümkün en yüksek oranda gerçekleştirerek, toplumun tüm kesimlerinin az veya çok bundan yararlanması yöntemiyle sadece bu pompayı beslemiyor. Bu toprakların kadim geleneklerini canlı tutarak, iktidarda olanın çevresindekilere, yandaşlarına zenginleşme olanakları yaratma mekanizmasını var gücüyle çalıştırarak bunu başarıyor. AKP’li belediyelerin imar planlarında yaptıkları değişiklikler belki yeni bir uygulama değil. Ama hükümet ve yerel yönetimlerin sergiledikleri rant yaratma hırsı, eski dönemin pratiklerinden geri kalmıyor. Çalışma dünyasıyla ilgili alınan kararlar da. Bu da AKP’nin sınıfsal temeline uygun bir iktidar olma işlevi. 

Eleştiriye tepki biçimi
Bütün bunların yanında, AKP ile ilgili soru işaretlerinin giderek artmasına neden olan başka bir etmen daha var: Erdoğan’ın sergilediği davranışlar, eleştiriye tepki verme biçimi ve yönetim anlayışı.
Erdoğan’ın sert çıkışlarının, bıçkın Kasımpaşalı tarzını aşan bir boyutu olmaya başladığı izlenimi edinmek mümkün. Her şeyi kendi merkezli gören, hükümeti olduğu gibi partisini de tek elden yönetmeye özen gösteren, siyasal konularda kendi çevresindekilere bile alınan inisiyatifin getirisini toplama imkânı bırakmayan, aşırı hırslı ve mutlakiyetçi bir patron tavrı sergiliyor Erdoğan. Bu davranış tarzının Erdoğan’ın belediye başkanı, AKP Genel Başkanı ve Başbakan olarak başarılı olmasını sağlayan bir karakter özelliği olduğu düşünülebilir. Kısmen öyledir de. Ne var ki bugün Erdoğan’ın sergilediği tavırlar ve bu tavırların hükümet politikası üzerinde mutlak belirleyici rol oynaması, sorunun kişisel boyutunun daha büyük bir dikkatle ele alınması gerektiğini gösteriyor.
Bu durumun en sorunlu tezahürü, artık akılcı bir siyasal değerlendirmeye tabi olmadan, Başbakan’ın anlık tepkileriyle hükümet politikalarının oluşturulmaya başlanmasıdır. Lefkoşa’da yapılan gösterinin televizyona yansıyan bir görüntüsünü, önünü ardını araştırmadan kamu önünde ağır bir eleştiri konusu yapan, insanları aşağılamaktan imtina etmeyen bir davranıştır bu. Bunun sonucunda, özenle savunduğunu düşündüğü ‘milli dava’ya zarar vereceğini dikkate almamak da Başbakan’ın akılcı değerlendirme yeteneklerinin yerini tepkisel ruh halinin iniş çıkışlarının aldığını gösteriyor.
Başbakan’ın aşırı sayıda dava açması ve suç duyurusunda bulunması da sorunlu bir ruh halinin dışavurumu olarak ele alınabilir mi? Bu sorunun yanıtını konunun uzmanlarına bırakmakta yarar var. 

Tek kişiye bağlılık
Bir iktidar partisi ve bir hükümet, bir kişinin enerjisine ve karizmasına bu denli bağımlı olduğunda ve o kişi sanki bir ego şişmesi sergilemeye başladığında, demokrasi açısından sorun başlar. Bu, demokratik siyasal mücadele ile çözülebilecek bir sorun. Bu anlamda, örnekleri günümüzün diğer demokrasilerinde de görülen bir sorun. Ayrıca başarılarının insanların başlarını döndürerek, kendilerini yegâne kurtarıcı olarak görmeye başlamaları dünya tarihinde birçok kez karşılaşılmış bir vaka.
Baştaki soruya dönersek, bugün sorun elbette esas olarak AKP’dir, ama Erdoğan’ın kişiliğinden bağımsız olarak AKP’yi ele almanın giderek anlamsız olduğunu unutmayalım. Dolayısıyla şu andaki sorun, tekelleşmiş bir iktidar olarak AKP’dir ve bu iktidarla şahsını bütünüyle özdeşleştiren Erdoğan’dır!