Sezaro-papizm (Cesaro-papisme) kavramı 19. yüzyıl ortasında icat edildi. Hükümdarın ruhani görevleri de uhdesine alması, dünyevi ve ruhani iki meşruiyete sahip olmasını tanımlar. Hıristiyanlık öncesi pagan geleneğin Hıristiyan dünyasına taşınmasıyla hem imparator hem dini otorite olan iki başlı hükümdar geleneği oluştu. Papalık uzun bir dönem böyle bir devletti. Papa ile diğer siyasal otoritelerin rekabeti, kilise ile hükümdar, uhrevi ile dünyevi arasında bir fark yarattı. Bu çatışmanın olmadığı Doğu Roma coğrafyasında ise hem imparator hem dini otorite olan Bizans hükümdarlığı oluştu. Osmanlı İmparatorluğu’nda Bizans geleneğinin izleri devam etti. Daha sonra halife sıfatını da alan Osmanlı imparatoru, kâğıt üzerinde sezaro-papist rejime uygundu. Ama sultanlar din konusunda görüş beyan etmek yerine, dini otoriteyi atayarak bu ruhani meşruiyetlerini kullandılar.
Türkiye Cumhuriyeti de Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurarak bu geleneği hükümdarın şahsından bağımsızlaştırdı, kuruma atfetti. Böylece hem resmi dini olmayan hem de olan, kendine özgü bir laik cumhuriyet rejimi kuruldu. Diyanet, ‘kilise gibi kutsal bir otoritesi olmayan’ ama ülkede fetva vermeye yetkili resmi kurum olarak dini otoriteyi temsil ediyor. TBMM Başkanı veya bazı adli kurumlar karar almadan önce Diyanet’e danışıyor. Hatta tam tersine, Danıştay’ın 2008’de “Zorunlu din dersi hukuka aykırıdır” kararı vermesini dönemin Diyanet İşleri Başkanı, “Bize niye sormadılar?” diyerek eleştirmişti.
Bugüne kadar sezaro-papist yapı, devletin kimliğinde gayri şahsi ve soyut biçimde varlığını sürdürdü. Diyanet, misyonerlik tehlikesi kisvesi altında Türkiye topraklarındaki gayrimüslim varlığına karşı yürütülen devlet politikalarının önemli bir aracı oldu. Aynı zamanda siyasal/dünyevi otoritenin gayri resmi devlet dini alanını da denetlemesini, düzenlemesini ve bir tür milli din (Türk İslamı) yaratılmasını sağladı. Ama ne cumhurbaşkanları ne de hükümet başkanları, dini temaları zaman zaman araçlaştırmaktan imtina etmemekle birlikte, ne dini konularda fikir belirttiler ne de doğruyu yanlışı tespit ettiler.
Dini temaları siyasete malzeme yapmanın adı değildir sezaro-papizm. Siyasal iktidar mevkiinde oturan kişinin dini konularda değerlendirmeler yapması, fikir yürütmesi hatta yargıda bulunmasıdır. Bugün Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın kişisel eğilimi nedeniyle böyle bir görünüm sergiliyor iktidar. Giderek artan biçimde Erdoğan, dini konuları gündeme getirip uzun uzun dinler tarihinden örneklerle bugünü anlamlandırıyor. Bu genellikle her dinden din adamının dünya ahvalini yorumlama tarzıdır. Ama bununla yetinmiyor, 5 Ağustos’ta yaptığı söyleşide Alevilik konusunda, nasıl nerede ibadet edileceğini kesin hükümlerle tanımlıyor: “Aleviler Müslümandır diyenler var, değildir diyenler var. Aynı zamanda bunların içinde ateist olanlar var. Eğer biz Müslümansak bir Alevi olarak, o zaman Müslümanın ibadethanesinin tek olması lazım. Cemevine karşı olduğumu söylemiyorum. Mesela Türkmen Alevileri camiye gelirler... Alevilik bir dindir deniliyorsa bunu çıksınlar müşterek olarak açıklasınlar.”
Müslümanlığın ibadethanesinin tek olması gerektiği türünden bir değerlendirme, siyasal otoritenin başı tarafından dile getirilmek tam da sezaro-papizm kavramının tanımladığı bir tasarrufta bulunmaktır. Çünkü İslam veya başka dinin pratiklerinin, ibadethanelerinin tarifini siyasal otorite yapıyor demektir. Erdoğan’ın yaptığı da budur. Bazı Aleviler “Biz ayrı bir diniz” derlerse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı mı bu konuda kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermeye yetkili olacak? “Türkmen Alevileri böyle yapar, siz de böyle yapın” mı diyecek? Müslümanlığa neyin uyup neyin uymadığını Başbakan olarak Erdoğan mı belirleyecek?
Hükümetinin dindar gençlik yetiştirme misyonu olduğunu açıkça ifade eden Başbakan, daha önce kendini ‘İstanbul’un imamı’ olarak tanımladığı gibi, sanki şimdi kendini Türkiye’nin imamı olarak algılıyor hissi veriyor. Bir başbakan olarak kendini aynı zamanda Türkiye’nin imamı olarak hissetmek, böyle davranmaktan kendini alıkoyamamak, sezaro-papist kavramının tanımladığı durumun yeni zamanlara adapte olmuş bir versiyonu olarak değerlendirilemez mi?
Bu benzetme abartılı bulunabilir elbette. Bu abartıya neden olan ise bir endişedir. Tarihte sezaro-papist yönetimler siyasal muhalefetin kendini din ayrılığı üzerinden ifade etmelerine neden oldular. Din savaşlarına yol açtılar. Endişemiz bundandır.