Türkiye’nin sol güçleri mevcut durumlarından çok daha güçlüdür. Solcular eğer üç beş düzenleme yaparlarsa Türkiye’nin yönetiminde yer alabilirler ve üretecekleri politikalar sayesinde Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretebilirler.

Solcular Türkiye’yi yönetmeye hazır mı? Esas soru budur.

Radikal sol diye tanımlanan politik gücün Türkiye’de karşılığı ilk etapta yüzde on gibi bir potansiyele sahiptir. Solcuların demokrasi, hukuk ve emek problemlerini mecliste çözmek ve halkçı belediyecilik konusunda örnekler oluşturmaları gerekir. Bu sayede oy oranları daha yükselecektir. Türkiye’de solcular dışında her düşünce denendi. Şimdi solcuları iktidar bekliyor. Tabi bunun için mümkün üç beş düzenleme gerekiyor.

İzah edeyim.

Sol düşünce muazzam bir birikime sahiptir. Mark ve Engels’le bu formel düşüncenin başladığını varsayarsak 20 yy’da onlarca ülkede sol düşünce iktidara gelmiş, bazı ülkelerde ise ana muhalefet partisi pozisyonuna yükselmiştir. Bu düşüncenin aktörleri devlet mekanizmasından, ekonomiye, bilimden, sanata ve hayatın her alanına dair doğru yanlış deneyimler üretmiştir.

Bugün yedi kıtada, dünyada mevcut 195 ülkede solcu partiler ve insanlar vardır. Bu düşünce köksüz marjinal bir şey değildir.

CHP solcu bir parti mi? CHP bu topraklardaki birçok düşünceden etkilenmiş bir koalisyondur ve yüzde 10 barajı sayesinde, birçok kesimi kendine mecbur etmiştir. Eğer seçim barajı yüzde 4 olsaydı, iki şey olurdu. Birincisi; Seçim barajı yüzünden CHP’ye oy veren seçmen daha özgür davranacak ve CHP’ye oy verme mecburiyeti kalkacaktı. İkincisi; CHP kendini daha net tanımlamak zorunda kalacaktı.

Türkiye’de hatırı sayılır, sosyalist, komünist, devrimci, emek, proleter, devrimci demokrat, devrimci solcu, devrimci sendikacı, komünist işçi gibi isimler alan parti, örgüt ve grupların KADROSU vardır. Bu oluşumlar yasal ve yasadışı olarak örgütlenmişlerdir. Nihayetinde devrim yapmayı hedefleyen bu yapılar içinde devrim yolunu aşamalı tanımlayanlar da vardır. Kısaca bu dava kadrolarına yazı boyunca solcu diyeceğim.

Solcuların Türkiye’deki tarihi uzundur. Bu tarihi; Osmanlının son döneminde İştirakçi Hilmi’nin 1910 yılında kurduğu Osmanlı Sosyalist Fırkasından, Şefik Hüsnü’nün Türkiye Komünist Partisinden, Hikmet Kıvılcımlı’nın Vatan Partisinden ya da 1970’lerde Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya geleneklerinden başlatanlar vardır. Önemli değil, nereden bakarsanız bakın uzun ve zengin bir tarihtir.

Solcular, 1980 öncesi Türkiye’de ciddi bir kadro ve halk desteğine kavuşmuştu. 1990’lı yıllarda ise ciddi bir kadro sayısı ve bazı yerlerde halk desteğine kavuşmuştu.

Solcuların bazıları kendi içlerinden doğru bölünmüştür, bazıları ideolojik sebepten dolayı diğerinden ayrı durmaktadır. Solcular şöyle de ayrılmıştır. Birincisi; yasal parti, devrimci mücadele ya da illegal parti, devrimci mücadele. İkincisi; Sosyalist devrim, demokratik halk devrimi yada Maocu köylü devrimi gibi daha çok fikri sebeplerden dolayı ayrı duranlar da vardır.

Son 20 yılda Troçkist partilerin sayısı artmıştır.

Parti, örgüt, hareket, grup, dergi çevresi, platform, oluşum, yapı gibi isimler alan bu gruplara birinci damar diyebiliriz.

Sol düşünceden etkilenen sanatçılar, akademisyenler, yazarlar, edebiyatçılar, sendikacılar, aydınlar, entelektüeller ikinci damardır. Bu görece bağımsız ve üretken bir damardır.

Üçüncü damar geçmişte bu yapılarla yolları kesişmiş ve organik bağı kalmamış fakat fikri düzeyde hala bu düşüncelere yakın olanlardır. Bu damar ilk iki damardan sayıca fazladır.

Dördüncü damar ise solcuların ve sol düşüncenin dostlarıdır. Bu damar ise ilk üç damardan da fazladır.

Solcuların Türkiye’de iktidar deneyimi olmadı. Bunun değişik sebepleri var. Öncelikle askeri darbeler temel engelleyici unsurdur. İkincisi solcular parlamenter iktidarları küçümsedi ve genelde bu alanlara talip olmadı. Üçüncüsü iktidar perspektifi yerine grup, lider, flama, gelenek vurgusunu daha ön plana çıkardılar. Dördüncüsü hayatın dertlerine ajitasyon ürettiler. Beşincisi; halka devrimci bağ dayattılar. Bu maddeler çoğaltılabilir.

Şöyle bir düşünelim!

Türkiye’de tüm sol damarlar eğer ayrı düştükleri meseleleri bir kenara bırakıp birleşirlerse yasal bir parti kurup meclise gitmeyi ve belediyeleri kazanmayı hedefleseler nasıl bir tablo çıkar ortaya?

Tabi bunun için strateji, taktik, argüman, söylem, kültür, metot, konumlanma, örgütlenme ve zihniyet değişikliğine gittikleri varsayarsak nasıl bir güç ortaya çıkar?

Bu birleşik güç ve sinerjisi ilk etapta Türkiye seçmeninin yüzde onunu kucaklar.

Ayrıca, Türkiye tipi sosyal demokratlar (Kemalist sol düşünce), sosyal demokratlar, liberaller, beyaz Türkler, demokratlar ve Kürtler bu oranın içinde değildir.

Solcuların bu durumu, 2001 AKP öncesi İslamcılara benziyor. AKP kurulmadan önce İslamcılar daha dağınık ve kendi aralarındaki ilişki o derece de yıkıcıydı. Genelde iktidar fikri ve özelde AKP iktidarı tüm İslamcıları birleştirdi. Ayrıca İslamcılığı çürüten de iktidarın kendi oldu. Bu ayrı bir meseledir.

İktidara talip olma fikri solcuları birleştirebilir. Onlarca birleşme deneyiminin yaşandığı bu topraklarda hiçbir zaman meclis için, belediye için birleşme fikri denenmemiştir. Solcular, Türkiye’yi yönetme fikri etrafında bir araya gelebilirler.

Türkiye Cumhuriyetinden bu yana solcular dışında herkes iktidar oldu. Üstelik iktidar olanların bazıları şu ya da bu şekilde sol politikaları kendi çıkarları için ya da etkilendiği için kullandı ve hala kullanıyor. Refah partisinin Adil Düzen propagandasını hatırlayın.

Dünya’da ve Türkiye’de birçok parti yüzde sıfır bir orandan yüzde yirmilere, otuzlara erişmiştir. Buna siyaset denir. Siyaset üretmek denir.

Solcular yıllardır ısrarla politika üretmiyor, ajitasyon yapıyor. Bu çok farklı iki şeydir. Üstelik ajitasyon dili bu ülke sosyolojisi ile uyumlu değil. Bu uyumsuz ajitasyon dili, solcuları, halklar, emekçiler ve işçiler arasında ayrıştırıyor. Solcular ne sınıfın dilini ne de halkların dilini biliyorlar. Dil bilmedikleri için de ifade etmek istedikleri şeyleri tam iletemiyorlar. Dünyanın 195 ülkesinde varlığını sürdüren ve yüzyıldan daha uzun bir deneyime sahip bu düşünceyi sloganlara sıkıştırmak ayrıca bir sorundur.

Solcular iktidar olacak kadar cesur mu? Bu konuda kuşkularım var. Yönetmek gerçekten kolay değil. Sorumsuz muhalefet çok daha kolaydır.

Neden solcular Türkiye’yi yönetmeye talip olmalıdır?

Demokrasi, yeni anayasa, hukuk ve emek için. Yerel yönetimlerde halkçı politikalar uygulamak için.

En azından 50 milletvekiline sahip olabilirler.

Türkiye’de yaklaşık 1397 belediye vardır. Bu belediyelerin yüzde 10’u solcuların olabilir. Yaklaşık 20.000 meclis üyesinin yüzde onu solcuların olabilir. Bazı belediyelerin başkan yardımcılığı solcuların olabilir. İstanbul, Ankara, İzmir belediye başkan yardımcıları solcu olabilir. Hatta istatistiklere göre Ankara’nın 2 belediye başkan yardımcısı solcu alabilir. Solcular Türkiye’yi yönetmeye talip olmadılar. Seçmenin öyle bir kredisi vardır, bu krediyi istemek ve kullanmak için uygun hale gelmek gerekir.

Ankara özgülünde şöyle beyin jimnastiği yapalım.

Ankara’nın nüfusu 5.639.076 kişidir. 25 ilçesi ve 1425 mahallesi vardır.

Solun birleşik gücü için Ankara İl Örgütü kuracağımızı varsayalım. Kuzey Ankara Camii ve Külliye, Otopark ve Kongre Merkezine insanları davet edeceğiz. Burası önemli çünkü Ankara’nın en büyük kongre salonlarından biridir.

  1. Damar

Hali hazırda Ankara’da faaliyet yürüten 100 tane parti, dergi çevresi, platform, girişim vardır. Her biri 30 kadro verdiğini varsayalım. Birinci damardan 3000 kadro geldi. Neden 30 kişi? Çünkü bir parti kurulması için 30 kişi yeterlidir. 30 kişi bu nedenle semboliktir.

  1. Damar

Sol düşünceden etkilenen sanatçılar, akademisyenler, yazarlar, edebiyatçılar, sendikacılar, aydınlar, entelektüeller ikinci damardır. Bu oluşumlardan 3000 kadro geldi. Nereden gelecek demeyin KESK’in kaç üyesi var bir hesap yapın yeter. Meslek odaları, işçi sendikaları, mahalle dernekleri ile sendika şubelerini hesapladığımızda bu rakam çok azdır. Fakat fazlasını istemiyoruz.

  1. Damar

Üçüncü damar geçmişte bu yapılarla yolları kesişmiş ve organik bağı kalmamış fakat fikri düzeyde hala bu düşüncelere yakın olanlardır. Buradan 3 bin kadro geldiğini varsayalım. Ankara’da 30 yıllık süreçte solun temas ettiği insanların sayısı devasa bir sayıdır.

  1. Damar

Dördüncü damar solcuların ve sol düşüncenin dostlarıdır. Buradan da 3000 kadro geldiğini varsayalım.

Solun birleşik gücü, Ankara İl Örgütünü kurmak için 12 bin kadro toplanmış oldu.

12 bin kadro ile Ankara’nın 25 ilçesinde ilçe örgütleri kurulabilir ayrıca 1425 mahallede temsilcilik açılabilir.

Devasa bir güç değil mi? Hem de bu gücün aktörleri solcu kadrolardır. Yani nitelik olarak başka parti kadroları ile asla karşılaştırılmayacak denli yetkin, eğitimli, sabırlı, bilgili ve halk sevdalısıdır. Hangi partide öyle bir güç vardır? Bu çalışmanın Türkiye sathında yapıldığını hayal edelim. Ortaya çıkan gücü kestirebiliyor musunuz?

Tablo budur. Gelecek budur. Somut koşulların somut tahlili budur. Matematik budur.

İşte bizim solcularımız öylesine varlık içinde yokluk yaşıyorlar.

Not 1: HDP bu işlerin dışındadır.

Bu baskı koşullarında dahi yüzde 10 civarında oyları vardır. Eğer; Normal demokratik seçim atmosferinde, Kürt partiler birliğini sağlaması halinde, AKP’ye ya da iktidara giden oylara çözüm bulabilseler, kent-aday dengesini doğru sağlayabilirlerse, HDP oyu yüzde 13 civarındadır.

Not 2: Bu matematik Devlet Bahçeli matematiğinden daha sağlamdır. Beş aşağı, yedi yukarı oynama olsa ne olur? Her türlü solun gücü muazzam bir rakam.

Not 3: Türkiye’nin tarım politikaları için, konut sorunu için, iş güvencesi için, sigortasız çalıştırılmanın pratikte engellenmesi için, asgari ücretin insanca koşullara yükseltilmesi için, iş kazalarının engellenmesi için, mevsimlik işçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için, ev emeğini asgari ücret ile tanımlamak için, bağımsız hukuk için, gizli yalan tanıklı hukuk uygulamalarını engellemek için, işkencenin yasaklanması için, gizli saklı militarist güçlerin dağıtılması için, yoksulluğun önlenmesi için, çevre için, tarihi mirasların yağmalanmasını önlemek için, yerelde rantçıların engellenmesi için, ihalelerde şeffaflık için kim kiminle bir araya gelmeyi ret edebilir? Halk Cephesi Halkevi’ne, Sol Parti Hayalet Komitesi’ne, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Devrimci Parti’ye, EMEP Mücadele Birliği’ne, Partizan Alınteri’ne, Kızılbayrak Partizan’a, Kaldıraç TİP’e, DİP SEP’e hayır biz bu dertler etrafında dahi sizinle çalışmayız mı diyecek? Sanmıyorum. Bir mümkünlük var. Bu mümkünlüğü inşa etmek gerekiyor.

Not 4: Siyasette eğer bir merkez çekim gücü olur ve ürettiği politikalar kitlelerde karşılık bulursa toplumun diğer kesimlerini de peşine sürükler. Bu bir imkândır. Bu halk AKP’ye, DEVA’ya, Gelecek Partisi’ne, CHP’ye mi mahkûm bırakılacak? Neden bırakılsın?