Adalet Ağaoğlu’nu yaklaşık bir ay önce evinden aramış, telefonda konuşmuştuk. Hiç kalkamadığını, sürekli okuduğunu anlatmıştı. Zamanı, yaşamı anlamlı olarak kullanmayanlara eleştiriler yöneltmişti.
91 yaşında sürekli okuyan, kendisini yenileyen bir insana saygı duymaktan ötede bir iş yoktu.
91 yıllık yaşamına önemli işler sığdırmış, arakasında kendisinden yüzlerce yıl sonra anılacağı yapıtlar bırakmış bir çınar aramızdan ayrıldı.
1970’li yıllardan sonra yollarımız çok keşişti. Her karşılaşmamızda, alçak gönüllü davranışları, sevecen, saygın kişiliğiyle bende oldukça kalıcı izler bıraktı. O günlerden buyana, içinde cinsellik barındırmayan bir abla-kardeş dostluğu yaşadık.
20 gün önce, telefon görüşmemizi, geçmişteki bazı anıları dile getiren bir yazı yazmıştım. Yazıyı yayınlanmadan önce kendisine okutmayı düşünmüştüm. Mutlu olmasını, en küçük kırgınlığının olmamasını istiyordum. Birkaç kez aradım. Uykuda, konukları var gibi nedenlerle görüşemedik. Yazıyı uygun bir zamanda yayınlarım diye beklettim. Dünyamızdan ayrıldıktan sona arkasından yazmayı beklemeyeyim düşüncesiyle yakın bir zamanda yayınlamayı düşünmüştüm. Yazı yakın bir süre içinde yayınlanacak.
Ölümüyle ilgili bilgiyi okuyunca çok üzüldüm. Çok alçak gönüllüydü. İçinin güzelliği yüzüne resim olarak çizilmişti. İnsanca davranan hiç kimseyi kırmak istemezdi. Gördüğü yanlışlıklara karşı tavır koymaktan da çekinmezdi. Doğruları konuşur, olumlu adımlar atardı.
Bilgisi, davranışları, eylemleriyle örnek bir insandı. Haksızlıklara karşı durmak en büyük niteliklerinden biriydi.
Yüzünü bilime, aydınlığa çevirmiş, bağnazlıkla, gericilikle savaşmış az sayıda kadınlarımız arasındaydı.
Bedeniyle, kadılığıyla değil beyniyle, düşünceleriyle, davranışlarıyla yükselme yolunu tutmuştu, bunu başardı.
Adalet Ağaoğlu, bir hoşgörü anıtı, farklılıklara saygının yollarını döşeyen, küresel düşünen bir insandı.
Adalet Ağaoğlu’nu anlatabilmek kolay değil. Yazdıkları, yaptıkları yüzlerce yapıtla anlatılabilecek genişlikte.
Adalet Ağaoğlu gibi kadınlara, insanlığa katkı sunan insanlara çok gereksinimimiz var.
Kendisiyle yapılan bir söyleşide: “Diktatörlerin yaptığı Anayasalarla yaşamak istemiyorum” diyor. Bu özlemi gerçekleşmedi. Diktatörlerin yaptığı Anayasaların geçerli olduğu bir ülkede yaşadı, öldü. Baskılara, insan hak ve özgürlüklerine yapılan saldırılara direndi. Demokratik her adımın ön sıralarında yer alma erdemini gösterdi.
Kendisini çok arayacağımız açık. Yapıtlarını, anılarını, toplumsal eylemlerini yaşatmaktan başka elimizden gelen bir iş yok.
Işıklar içinde uyusun. Türkiye yazın, düşün dünyasına, arkadaşlarına, sevenlerine sabırlar diliyorum.