Siyaset böyledir, hata yaparsanız bedelini ödersiniz. Hükümetin Suriye ile gerilim politikası F-4 savaş uçağının düşürülmesiyle sonuçlandı.
İktidar şimdi bu sıkıntılı durumdan kurtulmak üzere Suriye’ye karşı “askeri angajman kurallarını değiştirmek” başta bir dizi uygulamayı yürürlüğe koyuyor.
Suriye artık, “düşman” ülke sayılmakta; Türkiye’ye yönelik bir sınır ihlali, askeri karşılık görecek.
Karadan da önlem alınıyor.
Hatay çevresi ve Mardin’e dek uzanan kara sınırı boyunca birlik kaydırılıyor.
Suriyeli muhaliflere de Esad gidene dek destek verilecek.
Keşif görevi yapan bir uçak uyarılmadan düşürülür ve iki pilot hayatını kaybederse elbette bu tür tepkiler kaçınılmaz olur.
Günlerdir yazılıyor.
Aynı şey, İsrail’in başına gelse Şam, Gazze’ye, Beyrut’a benzerdi!
Mavi Marmara baskınında 9 Türk vatandaşını öldüren İsrail’e yönelik tepkiler hatırlatılıyor. İsrail gibi Suriye de özür bile dilemedi!
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “sıçan geçer yol olur” atasözünü hatırlatmış.
Ülkenin caydırıcılığı bir kez sınanıyorsa hep sınanır!
Kamuoyu, Suriye’nin saldırganlığı karşısında hükümetten daha fazlasını bekliyordu.
Uçağın düşürüldüğü anlaşıldığı an en ağır karşılık verilmeliydi.
Ancak düşürülme anıyla “karar” aşamasında hayli zaman geçti.
Uludere’de olanın tam tersi yaşandı!
Orada sınırdan geçenlerin sivil halk olabileceği kuşkusu üzerinde durulmadı.
Suriye’de ise günlerdir F-4’ün füzeyle mi, uçaksavarla mı düşürüldüğü, silahın gemiden ateşlenip ateşlenmediği, arkasında Rusya’nın olup olmadığı tartışılıyor.
Bu tartışma kamuoyu açısından “rollerin de değiştiğine” işaret.
Hükümet alttan aldıkça, muhalefet, “gürleyip yağmayan, karizmayı çizdiren” Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor.
“Büyük devlet olmanın gereği böyle mi yerine getirilir?” deniyor.
İktidar F-4 düşürülmeden önce, Suriye ile gerilimi tırmandırmak ve ABD-Batı’nın kışkırtmasıyla Türkiye’yi savaşa sürüklemeye çalışmakla suçlanıyordu.
Şimdi “savaş tamtamları” çalınıyor.
Suriye politikasında iktidarın “duvara çarpması” eleştirilmeli.
Ancak dar bir ulusalcılıkla, “Suriye ateşinin atında kaldı” diye Tayyip Erdoğan’ı “Suriye macerası”na sürükleyecek tahriklerden kaçınılmalıdır.
1 Mart’ta ABD’nin Irak’ı işgali sırasında yapılmak istenen de aynıydı.
Tezkere geçerse “iktidar savaşın altında kalır” diye düşünülüyordu.
AKP’nin ancak “ekonomik kriz”le düşeceği savında olanlar, 2009’da hayli sevinmişlerdi.
Tayyip Erdoğan bir siyasetçi ve günün birinde kaybeder. Seçimle gider.
Onu savaşa yönlendirerek götürmeye çalışmakla Türkiye kaybeder.
Suriye krizinin alternatifi savaş değildir.
Savaş cinayettir!