Euroleague 2021-22 sezonu başladı, tüm basketbolseverlere hayırlı olsun. Peki nasıl başladı? Kovid gölgesinde seyircilerin tam katılımının olmadığı geçen sezon, aslında bu anlamda büyük bir talihsizlikti keza son yılların en çekişmeli ve en iyi basketbolunun oynandığı bir Euroleague olmuştu. Bana göre ilk hafta oynanan maçlar da kaldığımız yerden hatta daha da iyisine gidileceğinin sinyallerini verdi. Anadolu Efes, Real Madrid deplasmanında çarpılırken Fenerbahçe Beko, evinde Kızılyıldız’ı yenmeyi başardı. Dikkat çeken bir başka maçta ise Milano, evinde CSKA’yı devirdi. Diğer maçlarda ise favoriler kazandı, ekstra bir sürpriz yaşanmadı.

Efes’i Bekleyen Tehlike Şampiyonluk mu?

Anadolu Efes’in ve bana göre Türkiye basketbol tarihinin en başarılı yerli başantrenörü Ergin Ataman, geçen sezon boyunca sıkça, yarım kalıp iptal edilen sezonda haklarının yendiğini, aslında kendilerinin şampiyonluğa en yakın takım olduklarını söyledi. Öyle ki şampiyon oldukları gün bile “Euroleague başkanı Jordi’ye bize iki kupa ver, diyeceğim.” şeklinde yarı şaka yarı ciddi bir söz söyledi. İptal edilen sezondaki kadrosunu (Alec Peters hariç) koruyarak şampiyon oldular ve bu sezon da şampiyon kadroyu Sertaç – Petrusev değişikliği dışında yine korumaya devam ediyorlar. Ataman da bu sezona takımının maçlarından “Euroleague şampiyonu olarak…” şeklinde bahsederek başladı. Real Madrid maçında dikkatimi çekenler de bu eksende oldu. Değişim ve yenilenmenin katkısı. Geçen sezon kayıp üstüne kayıp yaşamasına karşın Play-Off yapan ve Efes’e 3-2 kaybederek kapıdan dönen Real Madrid, nokta atış değişiklikleri yapmış ve benim beklediğim Pablo Laso değişikliğini yapmasa da Laso, kafasında bazı şeyleri değiştirmiş halde, yeni bir havadaydı. Ancak Efes’te heyecanlandıran tek şey; yeni olan Filip Petrusev’di. Yenilik için illa fiziksel değişim gerekmiyor, düşünce ve bakış değişimi de büyük etki yaratır. Bu sezon Anadolu Efes’i bekleyen tehlikenin o anlamda bir statüko, geçmişin başarısı etkisi olabileceğini düşündüm. Yoksa sezonun ilk maçında Real Madrid deplasmanında yenilirsin de kötü de oynarsın. Bu noktada Shane Larkin’in kayıp sezonda verdiği katkıyı şampiyon sezondaki Micic’e ekleyerek vermesinin de ne denli önemli olacağını da ekleyerek Petrusev’e de bir kez daha dikkat çekeyim.


Anadolu Efes’in şampiyonluk havası, handikap olabilir mi?

Fenerbahçe Beko Uçar mı?

Esasen hala yeni kurulmuş bir takım görüntüsündeki Fenerbahçe’nin geçen sezonki yeni kurulmuş imajından farklı olarak bu sezon oyuncu havuzundaki kalite, çok büyük avantaj. Kızılyıldız maçı gibi agresif çember savunması ve bol top kayıplarıyla kaotik düzende geçen bir maçta Vesely-De Colo – Pierre ekseni dışında bazen Polonara, bazen Henry, bazen ikisinin Baskonia’dan getirdiği ikili oyunlar bazen de Booker ve Shayok’un düzensiz katkıları, Djordjevic’in ekibini maçta tuttu ve galibiyet geldi. Bu, potansiyeli çok yüksek olan takımın düzenlerinin oturma süresi ne kadar kısa olursa o kadar iyi tabi ama buna bir de Guduric ve Sehmus’un da katılacağını unutmayalım. Oyuncu kalitesi, temposu ve çizdiği pozitif imaja karşın Kızılyıldız yerine ligin tepesinde olan ve sistemi oturmuş bir takımla oynansaydı, moral bozucu bir mağlubiyet de gelebilirdi. Fenerbahçe için şu an aklımdan geçen tek şey, böylesine isimleri ışıldayan bir takımın gerçek bir takım olarak gücünü göstermesi için herkesten daha fazla ders çalışmaları gerektiği.

Wilbekin, James, Mirotic, Melli, Sloukas

Scottie Wilbekin’in MVP olarak tamamladığı haftada Maccabi, evinde Jaylen Reynolds’un eski takımı Bayern ile kıran kırana geçen maçı 1 sayı farkla kazandı. Maccabi, eğer Wilbekin’e endeksli gidecekse bu sene de nefesi yetmez, ilk maçlar itibariyle Laso için söylediğim yenilenmeyi Sfairopolous için şimdilik söyleyemeyeceğim.

Eski Fenerbahçeli Niccolo Melli, NBA dönüşünü memleketinin takımı Milano’ya yaptı ve “açılın bakalım” tadında 24 verimlilik puanıyla startı vererek CSKA Moskova galibiyetinde anahtar rolü oynadı. Milano’nın geçen sezona göre daha sert ve daha kompakt bir takım olacağının da mesajı geldi. Messina da dersine çalışanlardan. Sakatlıktan dönen Milutinov’un sakatlığa geri dönmesi de CSKA Moskova için büyük şanssızlıktı. Itoudis ve ekibi için bu sezon geçen yıldan da zor geçebilir.

Itoudis’le tartışarak ayrılan ve sezonu NBA’de Brooklyn Nets’te tamamlayan Mike James ise Euroleague’e Monaco formasıyla Panathinaikos karşısında oldukça etkili döndü. Belli ki Mike James bu sezon yeniden bizlerle! Kafası hala çok karışık olan Pana’da Priftis hocanın bol mesaiye ve bir de mümkünse birkaç tane de iyi transfere ihtiyacı var.
Mike James, “Nerede kalmıştık?” dedi.

Bu sezonun yine şampiyonluk favorisi olan Barcelona, iyiden iyiye zayıflayan Alba Berlin’i evinde işi gayet ciddiye alarak rahat yendi. Burası Euroleague. “Every Game Matters” yani her maç önemlidir. Takımın en pahalı ismi Nikola Mirotic de yüzde 100 şut isabetiyle 22 sayı ve 31 verimlilik puanı elde ederken öyle düşündü.

Ve haftanın bana göre en dikkat çeken takımı, Baskonia’ya fark atan Olympiakos ve onun point guardı Kostas Sloukas’tı. Euroleague efsanesi Spanoulis sonrası guard rotasyonunu, yeni transfer Thomas Walkup ile beraber yürütecek olan Sloukas, “İpler elimde, kontrol bende” mesajı verirken Bartzokas’ın öğrencileri de “Bu sezon farklı” dediler ya da belki ben öyle görmek istedim.

Yeni Hafta Maçları Çok Sert

Euroleague 2. Maç gününde, bu ilk hafta performansları üzerinden bakıldığında çok çekişmeli ve bilinmezi bol mücadeleler var. İlk haftanın kaybeden iki devi Efes ve CSKA, İstanbul’da, Fenerbahçe ise problemli Panathinaikos ile deplasmanda karşılaşacak. Olympiakos – Real Madrid de haftanın diğer dikkat çeken maçı, özellikle övdüğüm Olympiakos’un nasıl bir oyun tutturacağı önemli. Maccabi deplasmanında galibiyeti kaçıran Bayern Münih, ligin en baskılı salonlarından olan evinde, ilk hafta vatandaşını kolay geçen Barcelona’yı gerçek bir düelloya çağıracak.

Yeni haftada görüşmek üzere.