15 Temmuz 2016 olayı 30-40 yıl sonra gerçek boyutlarıyla tartışılabilecek. Bugünlerde bu olayı gerçek boyutlarıyla tartışabilme olanağı yok. Demokratik bir hukuk devleti koşulları oluşmaya başlayınca üstüne gerilen yalan örtüleri kalkacak. O zaman bu ülke insanına yaşatılan acıların gerçek yüzleri, kirli istekleri ortaya çıkacak.

O günleri yaşama olanağı olanlar, tıpkı bizim yaşadığımız 12 Eylül Darbe girişiminde olanları gerçek boyutlarıyla öğrendiğimizde ağızımızın açık kalması gibi, ağızları açık kalacak.

OHAL rejimi; insan haklarını, ifade özgürlüğünü ve her türlü protesto eylemini baskılamanın da aracı oldu. KHK'lar eliyle halk yığınlarının oyları, istekleri yok edildi.

15 Temmuz 2016 olayından sonra hukukun askıya alındığı, Yasama organının yok sayıldığı, ulusal istencin tanınmadığı, milletvekillerinin rehin alındığı gerçekliği yaşandı. Bu koşulların hukuksuzluğuna, sözde hukuk oluşturmak amacıyla getirilen OHAL düzenlemeleri, milyonlarca insanın canını acıttı. Sendikalara, meslek odalarına, meslek birliklerine, sivil toplum örgütlerine yönelik yönetme gücüyle, baskılarla uygulanan sindirme politikaları, ülkedeki yaşamın bir parçası oldu. Sivil darbeyle tek koltukta birleştirilen Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri ağır yaralar aldı.

İHD İskenderun Şubesi, OHAL uygulamalarıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu gerçekler ortaya konmakta:

“15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra 20 Temmuz 2016'da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamındaki kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile bilindiği üzere; Resmi Gazete’de isimlerinin yayınlanmasıyla on binlerce kamu emekçisi ihraç edildi. İktidarın ihraçlara ilişkin tüm itiraz yollarını kapatması sonucu içeride ve dışarıda itirazlar yükselip ve AİHM’e on binlerce başvuru yapılınca bir oyalama mekanizmasına ihtiyaç duyuldu.

OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu, 23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirildi. 23 Ocak 2022 itibariyle OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu beşinci yılını doldurdu. Komisyonun görev süresi geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete de yayınlanarak bir yıl daha uzatıldı. Bu komisyonun hukuk dışı olduğu herkesçe bilinmektedir. Beş yıl boyunca bu komisyon neyi incelemekle başvuruları bitirememektedir, bu ülkenin mahkemeleri neyi bilmiyor çözemiyor da bu komisyona verilen yetkiyle insanların mahkemeye ulaşması engelleniyor. Bu komisyon neye dayanarak mahkemece suçsuzluğu kanıtlanmış insanların göreve dönmesini engelliyor ret kararları veriyor.

Kısa süre önce OHAL Komisyonu’nun 2021 yılı faaliyet raporu yayınlandı. Rapora göre toplam 125.678 kamu görevlisi ihraç edilmiş olup bunlardan 123.078 kişi işlemin iptali için komisyona başvuru yapmıştır. Komisyon 5 yıldan sonra 117.828 dosyayı karara bağlamış olup 5.250 dosyanın incelemesi devam etmektedir.

Komisyon 101.987 başvuruyu ret etmiş, 15.841 dosya hakkında ise göreve iade kararı vermiştir. Yani dosyalardan %87’si için RET, %13’ü için ise KABUL kararı vermiştir.

Ne acıdır ki, tam sayısı bilinmemekle birlikte en az 15 kişi yaşamlarını yitirdikten sonra ‘gidemeyecekleri’ işlerine iade edilmişlerdir. En son geçen hafta Eğitim Sen Tekirdağ Şube Sekreteri iken ihraç edilen Kazım Ünlü ile ilgili kabul kararı zorluklara dayanamayan yüreği durduktan yıllar sonra verilmiştir. Bu uygulamayı yapan yöneticilerin Komisyon üyelerinin Kazım Ünlü’nün ailesini ziyaret etmesini ne düşündüklerini ne hissettiklerini öğrenmelerini tavsiye ediyoruz.

Kuruluşundan çalışma tarzına, aldığı kararlardan varlık nedenine kadar, her açıdan hukuksuz olan OHAL İnceleme Komisyonu’nun görev süresinin uzatılması bir yana,

1. OHAL komisyonu lağvedilmeli ve tüm kararları yok sayılmalıdır.

2. Tüm OHAL/KHK mağdurları için iade-i itibar yapılmalı ve resmi olarak özür dilenmelidir.

3. Tüm KHK’lılar ivedilikle “kayıtsız ve şartsız” mesleğe iade edilmelidir.

4. KHK’lıların maddi ve manevi kayıpları tazmin edilmelidir.

5. KHK’lıların kanuna uygun şekilde kurum içi soruşturmaları yapılmalı ve gerekli olması halinde bağımsız ve tarafsız adil mahkemelerde yargılanmalıdır.

6. Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyarak pasaportları iade edilmeli ve yurtdışı çıkış yasakları kaldırılmalıdır.

7. Siyasi gerekçelerle eğitim hakları elinden alınan, cezaevinde olduğu için eğitimine devam etmesi engellenen öğrencilerin kayıplarının telafi edilmelidir.

8. Tüm KHK’ların iptali ile görevine dönen kamu çalışanlarına, ihraç sonrasında taşınmak zorunda kaldığı şehir göz önünde bulundurularak görev yeri tercih hakkı sunulmalıdır.

9. KHK’lar sonrasında yaşanan insan hakları ihlallerine ve travmalara bağlı olarak hastalık, intihar, işkence gibi nedenlere bağlı olarak yaşamını yitiren KHK’lıların hakkedilmiş maaş, emeklilik, yıpranma payı, tazminat vb., tüm hakları ailelerine tazmin edilmelidir.

KHK platformuna göre ihraç edilenlerin aileleri devlet kurumlarında çalışamıyor, çoğu özel sektörde bile iş bulamıyor, konut kiralayamıyor ve sosyal baskıya maruz kalıyor.

5,5 yılda en az 100 KHK'lının intihar ettiğini biliyoruz.

Depresyonda olanların oranı yüksek, kansere yakalanma oranı normal topluma göre çok yüksek.

OHAL KHK uygulaması, anayasaya ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olduğu gibi, düzenleme yapma tarzı da, özellikle yargısal başvuru yollarını zorlaştırıcı ve etkisiz kılmak için engelleyici bir tarz...

İnsan Hakları Derneği olarak baskı gören, hakları gasp edilen, ihraç edilen, açığa alınan, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan tüm emekçilerin yanında olacağız.”

29.01.2022

Ayten Kılınç

Şube Eşbaşkanı

Kendi insanına böyle acı çektiren bir ülkede, yaşamın hiçbir alanında güzellikler yeşeremez.

Televizyonda bir atasözü söyleyen gazetecinin ikinci akşam sorgusu sözde yargılanması bitirilerek kendisini tutukevinde bulduğu, istenirse yargının yıldırım hızıyla çalıştırıldığı bir ülkede, insanlar 5-6 yıl gereği gibi yargılanmadan işlerinden edilerek süründürülüyorsa, bu ülkede insan hak ve özgürlüklerinden yana sözün bittiği yerdeyiz demektir.

Bir ülkede sorunlar, OHAL uygulamalarıyla, baskılarla değil, demokratik ortamda özgürce tartışılarak, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olunarak çözülebilir.