Çerkeslerin her şehirde bir derneği vardır. İnsanlar bir araya gelir, genelde yemekli toplantılar yapar, Kafkas dansı kurslarına katılırlar. Ayrıca tanışma kaynaşma  yeridir de.

Çerkes toplumunun arasında söylentiler dolaşır, aramızdan bazılarının KGB ajanı olduğu söylenir. Bazıları MİT çalışanıdır. Bazıları bizden bile değildir. Devletin gözlemcisi olarak aramıza kaynarlar.

Benim toplumum uyumludur. Bu kültürel geçmişi ve genetik özelliklerinden kaynaklıdır. Çünkü varolduğu günden beri kendisini kapsayan başka güçlerle uyum sağlamak zorunda kalmıştır.

Kendi topraklarını terk etme nedenini sürgünde olan bir tarihçi, artık çeşmelerimizden düşmanlarımız su içmeye başlamıştı, diye açıklar.

Kürt halkını özgürleştirmek istediğini söyleyen, bunun için bir çok alanda savaştığını söyleyen PKK günümüzde artık gelir geçerliğini kaybetmiş kavramlara hala sıkı sıkıya bağlı görünüyor. O enstrümanları kullanıyor.

Oysa insanların geliştiği tek şey öldürme şekli, toplu katliamlar, günlük hayatın içinde siyaset dili. Bunlar belirli çevrelerde aynı muhataplar ile yapıldığından paralel birlikte gelişim gösteriyor.

Belki çıkarlar ortak olduğundan birbirlerinin gerisinde değiller.

Bu çağda kominizmin hala geçerli olduğu alanlar işçilerin, kadınların, çocukların yani halkın en direk haklarının kazanılmadığı alanlar.

Uluslarda, toplumun gelişmediği ve hatta yozlaşmadığı alanlarda en ilkel kavramlar süreçlerini tamamlamadığı için henüz işlerliklerini devam ettirirler.

İşte bu yüzden rahme düşmüş cenin gibi PKK'nin  de savunduğu  bazı fikirler sosyal hayatın içinde her ne kadar dernekler, gazeteler kapatılsa da yeşermeye devam edecek.

Hiçbir güç hayatın doğal akışını değiştiremez.

İhtiyaçtan doğan fikirleri erteleyebilir, sekteye uğratabilirsiniz ama o adam sonunda çişi geldiğinde ya eve kadar tutar ya asansörde işer ya da prostat olur.  Ama sonunda işeme olayını gerçekleştirir.

Çağdaş Hukukçular Derneği benim hep umutlarımı yeşertmiştir.

Orada bulunan insanların bu dünyadan olmadığını dünyanın gelir geçerlerine burun kıvıran güçlü insanlar olduklarını düşünmüşümdür.

Bir gece ansızın başım belaya girse orada kendi vicdanından başka kimseye hesabı olmayan bir avukatın yanımda olacağının güvenini hissetmişimdir.

Benim başıma gelmesi gerekmez, vicdanımın  hava yastığı gibidir.

Okuduğum bir haberde kendimi çaresiz hissettiğim de benim yapamadığımı yapacak  birilerin olması bana iyi gelir.

Kadınların sesini mecliste duyuran, ailelerinden önce onların yanında olan, bazen polisin karşısına dimdik dikilen yine kadın  platformlarıdır.

Bu da benim gurur duyduğum bir parçası olmaya can attığım  enerjilerine imrendiğim kadın topluluğudur.

Düşünmeye, edebiyata, insanın kendinde açığa vurmaya cesaret edemediği ya da fırsatını bulamadığı yaratıcı yanını ait olduğunu hissettiği yerde ortaya  koyduğu alanların, derneklerin olması üstelik bunu  hayata dökmesi şahane bir şey.

Bizim vakfımız da edebiyat günleri düzenlemeye çalışıyorum.

Geçen sene güzel sohbetler yaptık. Bu sene henüz toplanamadık. Bunun  nedeni insanların kendilerine fırsat ayırmayı bir lüks saymaları.

Bir de en önemlisi ne istedikleri konusunda cahil olmaları. 

Ben arzularımın  peşinden giden biriyim, o yüzden eleştirimi futursuzca söyleme hakkını kendimde buluyorum.

Halkın özgürlük alanı olan tüm bu derneklerin kapatılmasını  dehşetle seyrediyor ve kınıyorum.

Kendi toplumunun gelişimine balta vurmaktan öte bir amacının olmadığını düşünüyorum.

Kendine, inançlarına güvenen hiçbir birey ya da kurum başka fikirlerden korkmaz.

Kendisini eleştiren bir yazarı ya da gazeteyi zevkle okur. Bilir ki onun görünmeyen, bilmediği aynasıdır.

Körleşmenin dışında başka hiçbir şey getirmez kendi fikrini cilalayan bir ayna.

Kör ve sağırlık sadece karanlık ve sessizlikten ibaret değildir.

Esas körlük gözlerin açıkken sadece  kendi sesinde, gördüklerinde kaybolmaktır.

Bir yerden baktığınızda gördüğünüzü gerçek sanırsınız oysa hafif bir zemin kaymasında durduğunuz yer de gördükleriniz de yalan  olur .

Güzel günlerde görüşelim efendim