Bir haftayı aşkın zaman geçmesine karşın ciğerlerimiz yanmaya devam ediyor. Ormanlardan yerleşim yerlerine memleketin cehennem ateşinde olmasına karşın yangınların neden çıktığı bir yana neden söndürülemediğini bile sormayacağım. Başka bir konuyu yazmaya niyetliyim.

Ne TOKİ’nin daha dumanın tüttüğü, her yanın kül olduğu, ateşin sürdüğü anlardaki (el)“çabukluğunu”, ne bir belediye başkanının “evi eski olanların keşke bizim evde yansaydı da TOKİ bize yeni evler yapsaydı” dediğini ne ”Aşırı rüzgar söz konusu olmasa söndürmek kolay olacak” lafını duyacağım ne de her felaketten sonra atılan çayları göreceğim.

Ne yanan ormanları ne kül evleri/ yerleşim yerlerini, ne termik santralini ne de yangın söndürme uçaklarımız niye yok, niye çürümeye terk edildiğini, ne vatandaşın feryadını, çaresizliğini, ne yiten canları ne cayır cayır yanan yaban ve evcil hayvanları, ne yangın için önlem almak varken milyonların lüks makam araçlarına harcandığını mevzu edineceğim.

Ne Marmara denizindeki müsilaj, ne 128 milyar nerede, ne Konyadaki katliam, ne kadın cinayetlerinin vahşet boyutlarında sürmesi, ne üniversite seçme sınavı YKS’de 1 milyon gencin baraj altında kalması, ne kovid 19’un yeniden atağa kalkması ne, kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı ne de yoksulluk ve enflasyon yangını benim gündem.

Antalya’nın ilk yerleşim yeri olan Kaleiçi’nde yer alan “Kesik Minare”nin başına gelenlerden hareketle Ani Harebeleri’ndeki bir restorasyonu konu edinmeye çalışacağım: Selçukluların Antalya'yı fethi sonucunda kiliseden camiye çevrilerek “Şehzade Korkut “adı verilen camide 1896 yılında çıkan yangından sonra kubbesi ve minaresinin ahşap külahı yanıyor. Büyük hasar görmesi üzerine ibadete kapatılıyor, yenilenmeyince burası ”Kesik Minare” olarak adlandırılıyor. Öyle ki, Antalya'nın simgelerinden biri olarak anılır oluyor.

Ama “yerli ve milli” hükümetimiz 123 yıl sonra minareye külah taktığı gibi harabe/müze olarak görülen yerlerden olan buraya, yep yeni duvarlarıyla bir cami inşa etti. İtirazlara rağmen yaptım oldu.

Artık Antalya'da bir “Kesik Minare” yok.

Memleketin her hangi bir yerinde tarihi bir köprü, bir bina hatta kaleler (mesela Pertek Kalesi) restorasyon adı altında gıpgıcır hale getiriliyor. Tanıyana aşk olsun!

Unesco Dünya mirası listesinde yer alan Ani Ören Yeri’ndeki ayakta kalan bir minare ve yıkık taş yapı camiye dönüştürülerek ibadete açılacak.

Ani Ören Yeri Milattan Önce 900’lere kadar dayanan bir tarihi geçmişe sahip. Ani kentinde 1064 yılındaki fetihten sonra 1072’de dikdörtgen planlı ve 2 katlı olarak inşa edilen ilk Türk camisi olan “Manuçehr Camii” Ani’nin fethinin 957. yıldönümü olan 16 Ağustos 2021 gününe kadar tamamlanarak ibadete açılacağını Kars Valisi söylüyor.

Taksimde artık olmayan ”Topçu Kışlası’ yeniden inşa edilecek”, Taksim Meydanı’ camisine kavuştu “şükür”. Çamlıca Tepesinde 60 bin değil 60 cemaati olsa da görkemli bir cami yapıldı. Ayasofya ibadete açıldı çok “şükür”. Artık Kesik minare değil “Şehzade Korkut camisi” var buna da “şükür”. Bir “şükür” de Kars'ta bulunan Ani Ören Yeri’den duyacağız.

Memleket alev alev yanıyor muş, yok sorumluluk belediyelerdeymiş, yok bizi itibarsız göstermek isteyen muhalefet dünyaya bizi rezil etme niyetindeymiş. Kimse boşuna çabalamasın eninde sonunda yanacak bir şey kalmayınca yangınlarda söner.

Daha yeni Somali’ye 30 milyon dolar hibe etme kararını almadık mı?