"Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için…"
Nazım Hikmet
14 Mayıs seçimleri bir kilometre taşı olacak sonuçları itibariyle. Gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse milletvekili seçimlerinin hem ayrı ayrı hem de ortak öneminin ne kadar farkındayız .
Hiç olmadığı kadar kamplara bölünmüş toplum, özellikle bölünmesi kışkırtılıyor. Bu durum iyi mi kötü mü tartışılması gereken bir konudur. Elbette toplumdaki bu kamplaşma sınıfsal içeriğinden koparmadan ele alınmalıdır. İktidarın bir sermaye iktidarı olduğunu söylemeye hacet yok. Ancak karşıdaki "kamp" da "yekpare" sermaye karşıtı değildir. Her iki kampta emekçilerin taraf olduğu da bir gerçektir. Aynı fabrikadaki işçi, aynı köyde/mahalledeki komşu hatta aynı sermaye derneğinde iki patronun farklı "kamplarda " olması yanıltıcı olmasın.
Bu bölünme , tarafların seçimi kazanması için gerekli olacak bir durum olabilir. Bu durum emek ile sermaye arasındaki bir bölünme değil diye dışarıdan izleyecek miyiz! Elbette ki hayır. Hayat pahalılığı, işsizlik ve artan sömürü, halkı daha çok yoksulluğa, dinci ve kinci baskılar ve yasakların toplum yaşamına müdahalesine dur demek için taraf olmak ;her doğa olayının felakete dönüşmesinden sorumlu olanları göndermek için; daha çok demokrasi ve temel hak eşitliği için taraf olmak mücadelenin içinde olmak, umut olmak seyirci olarak kalmamak için yeterli.
Sosyal medyada sıkça paylaşılan ve Can Yücel'e yakıştırılan ancak, O'na ait olmayan "şiir"in yazarından bağımsız olarak bir kesimin hislerine tercüman olması yabana atılacak bir durum değildir. Burada söz konusu sözlerin bir kesim tarafından sahiplenmesini ciddiye almak lazım.
"Ülke bölünsün istiyorum: Yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa. Onurlu, şerefli, üreten, emekçi insanlar bir tarafa ".
Başlık Mehmet Fuat'ın Türkçesiyle Namık Kemal'in bir şiirinden alınma:
"Zalim ne kadar korkusuz olsa/gene zulmün temelini biz yıkarız/dünyanın merkezine atsalar da bizi/yeryuvarlağını patlatır çıkarız".
Hiçbir zalim yenilmekten azade değildir. Yeter ki, birlik sağlansın. Tarih örneklerle dolu. Gün beklenecek gün değil. Sokak sokak, ev ev, işyeri işyeri; sağcı solcu, yaşlı genç demeden zalim düzeni göndermek için çalışmaktan başka yol yok. Aksi halde zalim düzen demek derdimizi anlatmaya yetmeyecek!
Nazım Hikmet’in dediği gibi, demiri oya gibi işlemek için hep beraber olmak şart. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu şahsında Millet İttifakı’nın, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ve Sosyalist Güç Birliğinin ayrı ayrı ama hep bir ağızdan türkü söyler gibi tek adam yönetiminin karşısında oluşu az şey değil. Burada birleşmek tek adam yönetimini yolcu etmek için atılmış en önemli adımdır. Oldukça kıymetlidir. Peki yeterli midir?
"Memlekete sahip çıkma kararlılığında olan tüm emekçi yurtsever insanların ortak sorumluluğu, bu tek adam rejimine son vermek için birleşmektir. "
(...)
"Şimdi, kazanmanın yolunu açmak için bir adım öne çıkıyoruz!
Birlik olacağız, dayanışma içinde mücadele edeceğiz. Her birimiz elinden ne geliyorsa, gücü neye yetiyorsa yapacak ve karşımızdaki karanlığı alt edeceğiz.
Biliyoruz ki örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!"
Bu üç kısa paragrafı Sol Parti'nin sitesindeki "Gönderelim 20 Yıl Yeter" yazısından aldım. "Karşımızdaki karanlığı" alt etmek için yapılması gerekenleri nasıl da güzel anlatmış. Katılmamak mümkün değil. Sol Parti'nin de içinde olduğu Sosyalist Güç Birliği de sanırım farklı sözcüklerle aynı şeyi ifade ediyor dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek adamı yolcu etmek için "birleşmek " fikri, milletvekili seçimlerine geldiğinde "kendi öz güçlerini görme" adına yapılsa da kendi çalıp kendisinin oynamasından başka nedir! "Sosyalistlerin birliğinin" kime ne faydası olacak? Hatta Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşeni TİP'in birçok ilde seçime ayrı girmesi kime ne fayda sağlayacakt? Vekil çıkarmaya yetmeyen oylar kimin işine yarayacak? Ayrıntıya gerek yok sadece Antalya örneğine bakalım: Şu anda bu kentte HDP'nin 1 milletvekili var. SGB bileşenlerinin TİP ve Yeşil Sol Parti'nin ayrı ayrı ama ittifaklar ile seçime girmesi "birlik/ittifak" adına ne işe yarayacak? Baraj engeli nedeniyle SGB sadece oy sayımı yaparak oyları "heba" olmayacak mı , TİP milletvekili adayı Barış Atay ve Yeşil Sol Parti'nin adayı Saruhan Oluç birbiriyle yarışmayacak mı! (TİP'in burada CHP’nin bir kısım oyunu alması sonucu ne kadar değiştirecek? )
Hayatı boyunca "yol"da, hep "sol"da olan devrimci öğretmen Asaf nasıl bir sınava tabi tutulacak . Boşa gitmesin diye partisine oy vermez ise "sol"da sayılamayacak mı!
"Zalim ne kadar pervasız olursa olsun" yenilgiyi tadacaktır. Peki biz ne zaman birliğin zaferini tadacağız. Birlik olursak "gene zulmün temelini biz yıkarız ". Biz yıkarız, yeniyi kurmak için...