“Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevginin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.
Kötülere kul olmasına iyi insanın? ”
Hamlet, William Shakespeare
Önümüzde seçim var. Geçinemiyor kimse, açlık ve yoksulluk sınırı hesaplamaları her ay artarak ilerliyor. Duracağa da benzemiyor. Mart ayı verilerine göre; Türkiye'de 25. 5 milyon kişinin açlık sınırının, 51 milyon vatandaşın da yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi verdiği gerçeği karşısında ne lafı, hangi lafı nasıl söyleyeceğiz. Yoksul; geçinmekte çok sıkıntı çeken, fakir, fukara, variyetsiz, varlıksız demek. Yaklaşık 86 milyon insanın 76 milyonu yoksul.
Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşam kimin sayesinde? Değişen "damak tadımız" kimin sayesinde ? Kırmızı ete göre daha ucuz (!) olan koyun eti sayesinde. Koyun eti kokuyormuş ondan değişmiş "damak tadımız" yoksa dana eti yerine koyun eti yermişiz. Yersen... Tuzun koktuğu zamanlarda, tuzlansa da nebatigiller kokar.
Herkesin dilinde Mahsuni Şerif türküsü:
"Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi"
Piyasalarda her şey var. Tabi parası olana yok yok. Oysa paramızdan 6 sıfırın atılmasının üzerinden daha kaç yıl geçti ki. Bir çok vatandaş hala para birimini adını tam ve doğru kullanamıyor bile. Siyasilerimiz ise, duruma göre yani işine hangisi geliyorsa para birimini eski ya da yeni adıyla söylüyor. "Eskiden 1 milyona tuvalete gidiliyordu şimdi 1 liraya " lafı bile geçmişte kaldı, artık tuvaletler 3/5 liradan az değildir. Bir lüks Avm'de 25 lira, aylık abonelere 400 lira olduğu gerçeği basında haber oldu. Bu günlerin bile yakında aranma ihtimali var. En büyük para 200 lira, ya 500'lük, 1000'lik banknotlar basılacak ya da yeniden sıfırlar atılacak. Para pul oldu vesselam.
Seçimlerinin sonunda "umut" var.
"Umut'un içinde mut varsa
Umutsuzluğun da içinde umut" (Cemal Süreya).
Halk muhtaçlıktan kurtulmak istiyor. Seçim öncesinde bolca vaat. Herkesin umudu kendine. Vaatler ise, hepimize. Kimi ekmeğini büyütecek, kimi soğanın cücüğünü yiyecek, kimi adalet kimi demokrasi kimi liyakat bekliyor. Kimi "beka" derdinde, "beka" kendi bekası!
Bir vakitler iki anahtar da vaat edilmişti. Hatırlayanlar tebessüm ile anıyor şimdi. Tek adam mülakatı kaldıracakmış seçilirse tekrar!Duy da inanma. Uzaya sert iniş için "Türkiye Yüzyılının habercisi 'yerli ve milli uydu " Amerika’daki üs'den fırlatıldı ama başta temel tüketim mallarının fiyatları uzay aracı hızında ne sert ne yumuşak inişe geçiyor. Uçuşa devam...
Muhalefetin vaatleri tamam da iktidar niye vaat yapar. Boş laf karın doyurmaz demiş atalarımız, lafla peynir gemisi yürümez de demiş. Peynire, ete, hatta soğana el yetişmiyor. Neyi almaya yetiyor ki, belki azın azına. Paranın pul olduğu dönemde yaşar olduk.
Her şeyin bol olduğunu, marketlerin kafelerin tıklım tıklım dolu olduğunu görüp söyleyenlerin o "marka" kafelerin kapısını aç(a)madığı gibi market market, pazarda tezgah tezgah gezerek bir parça daha az pahalı ihtiyaç maddesi peşinde koşturmaca oynaması gerçeği bile kimilerinin gözünü açmış değil. Kimilerinin ise canına tak etmiş durumda. Fiyatlar yerinde durmuyor dün aldığına bugün ulaşana aşk olsun. Ucuzluk nedir unutuldu daha az pahalı, defolu/çıkma/bozuk olanı bile ucuz değil...
Tek adam yönetiminin sonuna geldik gibi. Ancak yılların tecrübesi ve hegemonyası ile devletin tüm hücrelerine nüfuz etmiş bir hükümet var ortada. Hükümetin ayrı devletin ayrı şeyler olmadığını sayelerinde gördük. Devlete kutsallık atfeden kimi muhalif çevreler bile gördü "Hanyayı Konyayı"... Güvendikleri devletin aslında tek adam yönetiminin bizzat kendisi olduğunu söylemeye hacet kalmadı!
Bu memleket her şeyi gördü demokrasi hariç, barış hariç refah hariç, hakça bölüşüm hariç. Yolsuzluk, yoksulluk hep vardı ama böylesi görülmedi. Zengin milyoner oldu yoksul daha fukara. Emekçi hiç gülmese de zaman zaman para babaları gülme sırası kendilerine geldiğini söyledi. Hep zengini sevdiler yoksula öteki dünyada refah vaat ettiler.
AKP'li Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun artan soğan fiyatlarını gündeme getirmesine “Biz ‘TOGG’ diyoruz, adamlar ‘soğan’ diyor” Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor”. Eskiden utanmak da vardı, şimdi o da yok. Sofralarda soğan yok!Ama TOGG var'mış. Bir de havalıymış demeyin gitsin. Nebati maliyeyi bilmese de nasıl hava atılacağını biliyor(!) “Kim dayanabilir zamanın kırbacına?" Göreceğiz !
Ya 14 Mayıs seçimlerinde "Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine" devam. Ya da "patates soğan güle güle Erdoğan". Güle güle tek adam rejimi... Güle güle...