Taraf’ta Neşe Düzel, Kandil’e giderek Murat Karayılan’la görüşen
gazeteci-yazar Avni Özgürel’le geniş bir söyleşi yayımladı.
Görüşme, Kürt sorununda çözüm umutlarının yeniden yükseldiği bir zamana rastlıyor.
Murat Karayılan, “Oslo süreci”ni bozan PKK’nın Silvan saldırısının “kontrol dışı” olduğunu savunarak ilk kez örgüt içi eleştiri yapıyor, provokasyona yol açan unsurlardan söz ediyor. Devletle yapılan “protokol”ün geçerli olduğunu belirterek, “Biz hâlâ o noktadayız. Oslo sürecine bağlıyız. O protokol barış getirir” diye konuşuyor.
PKK’nın Kandil’deki lideri, “Silvan’ın bize de, sürece de büyük zararı oldu” derken günah çıkarıyor:
“Bu olay Türkiye’de Başbakan tarafından bizim kararımız olarak algılandı. Oysa benim ve yönetimin böyle bir kararı yok. Biz, bu iş bitti, çözüldü, protokol kabul edilecek ve barış gelecek derken Silvan yapıldı.”
Silvan saldırısı 12 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde barış umutlarının 35 BDP’linin de yer aldığı yeni parlamentoya bağlandığı sırada gerçekleşmiş, 13 asker PKK ile girdikleri çatışmada şehit düşmüşlerdi.
PKK da bu kış ağır kayıplar verdi.
Uludere’de ise olası bir PKK saldırısını önleme adına 35 sivil bombalanarak yaşamını yitirdi.
Oslo süreci kesintiye uğramasaydı; PKK’nın silah bırakacağı ortama onca insanı kaybetmeden varmış olurduk. Habur fırsatı da kolayca harcandı. Ancak Karayılan’ın söylediğinin aksine o süreci basın sabote etmedi, destekledi! Abartılı gösteriler KCK operasyonunu tetikledi.
Karayılan, “Bunlar sıradan Kürtler, sokaktaki insanlar. Bize, hem dağdan inin, silah bırakın, siyaset yapın diyorlar. Hem de eline silah değmemiş insanları içeri atıyorlar. Aslında bunlar bize, barıştan uzak durun. Türkiye’de siyaset yapmanıza imkân yok, demek istiyorlar” diyor.
Ancak PKK silah bıraktığında Türkiye’ye gelecek olanların durumu ne olacak? KCK’ya olanak tanımayan devlet, PKK’nın “öz savunma” gücüne dönüşmesini kabul etmeyecektir!
Özgürel’e göre 2012 barış yılı olacak.
Oslo protokolü masaya konulacak!
Peki bu protokolde ne var?
“Bu protokolde af var, dağdan inişin planlaması var. Geldiniz, hadi herkes serbest diye bir şey yok. Karayılan ve tepe kadro Kuzey Irak’ta kalabilir, başka bir ülkeye gidebilirler. Türkiye bu ülkeye itiraz etmeyecek.”
Emre Uslu gibi sürece eleştirel yaklaşan “cemaatçi” isimler, MİT-PKK görüşmelerinde Öcalan’ın da bilgisi dahilinde oluşturulan protokolü, 1917 tarihli “Belfour Deklarasyonu”na, İngiltere Dışişleri Bakanı’nın, Yahudi Cemaati liderlerine gönderdiği mektuba benzetiyorlar. O mektupla Filistin’de Yahudilere “bağımsız devlet” yolunun açıldığını hatırlatmaktalar.
Protokolde böyle bir şey var mı bilmiyoruz ancak Özgürel, “Oslo sürecinin İngiliz istihbaratınca organize edildiğini” öne sürmekte.
Öcalan’a ev hapsi de protokole dahilmiş!