Bana göre “halk“, içindeki iyi insanlara eziyet eden belirsiz bir kitle. Bütün dünya halkları böyledir.

Dikkat ederseniz bu tanım, ‘halk’ı tamamen iyi ya da tamamen kötü olarak tarif etmiyor. Çünkü homojen bir “halk kavramı“ yok.

Halkın içinde alimi de var içinde zalimi de, erdemlileri de kendi öz çocuğuna tecavüz edeni de.

Kelimenin etimolojik yapısı da böyle zaten: Halkedilmiş insanlar topluluğu.

Bu yüzden “halk“ı ya da “millet“i yüceltmek de gereksiz, aşağılamak da.

Ama bu konuda hepimizin kendi vicdanımıza göre cevaplaması gereken bir sistem var: Eğer bu ülkede yargılanıyor olsanız, suçlu ya da suçsuz olduğunuza karar verecek bir halk jürisi olmasını ister miydiniz?

***


Halklar her şeyi anlar ama ne yazık ki geç anlar. Siyasetin, medyanın yönlendirmeleri, “gaz vermeleriyle“ palamut sürüsü gibi oradan oraya dönüverirler.

Öyle olmasa, dünyaya evrensel sanatçılar, bilim adamları, filozoflar hediye etmiş olan Almanların, komik bıyıklı bir Nazi’nin arkasına takılıp dünyayı ateşe vermeleri neyle açıklanabilir?

Ya Fellini’lerin İtalya’sının Berlusconi‘bunga bunga’sının ardından gitmesi.

Ya Fransızların, şaka gibi bir Sarkozy’yi lider seçmesi.

“Gelen ağam, giden paşam“ sözü bunu için söylenmiştir.

Bu sözün içerdiği anlam yüzünden Türkiye sürekli olarak bir yanlıştan diğerine sürüklenir.

Düşünsenize, bu ülkedeki askeri darbeler ne kadar çok kişi tarafından alkışlanmıştı. Yaptıkları anayasaya ne kadar çok oy verilmişti.

Menderes’lerin, Deniz Gezmiş’lerin idamlarına ne kadar çok sevinen olmuştu.

Nâzım Hikmetdüşmanlığı, Alevi katliamları, faili meçhul cinayetler, sorgusuz sualsiz içeri atılan insanlar, işkence tezgâhlarında ölenler nasıl da umursanmıyordu.

Bekâr evlerinde kalan masum üniversiteliler nasıl “Sayın muhbir vatandaş“lar tarafından “terörist“ diye ihbar ediliyordu.

Bütün bu suçlar işlenirken de insanların çoğu TV dizleriyle, yılbaşında göbek atan dansözlerle, Dallas’larla, Kaçak’larla ilgileniyor, keyif yapıyordu.

***


Bugün de durum bu işte.

İktidar sahipleri değişiyor ama sistem değişmiyor.

Yıllardır hapiste tutulan aydınlar, gazeteciler, masum subaylar, bilim adamları “kurunun yanında yanan yaş“lar olarak toplumun ilgisini çekmiyor.

Yurt dışından, suçlamaların tertip olduğu, suçun işlendiği tarihte o yazılımların mevcut olmadığı gibi onlarca teknik tespit geliyor, sanıkların telefonlarına sehven numaralar yerleştiriliyor ama toplum bu haberleri duymuyor bile.

***


Evet insanlar her şeyi anlıyor ama maalesef geç kalıyorlar.

Bugünkü fecaati de üç beş yıl sonra görecekler.

Çünkü kendilerine dokunmayan yılanın bin yıl yaşaması gerektiğine ve ateş olmayan yerden duman çıkmayacağına inandırılmışlar.